19 Ağustos 2018 Pazar

Kilitli Pedal Çekim Günü

Son dönemde bisikletle ilgili yayın yapan Youtube kanallarının sayısında belirgin bir artış oldu. Bu kanalların sahiplerinin en büyük motivasyonu, yaptıkları yayınlar sayesinde sayısı artan bilinçli bisikletçilerin olumlu dönüşleri, destek mesajları ve hatta söz konusu bir ürün tanıtımıysa o ürünü izlediği videoda keşfedip alan; memnun kalan kişilerden gelen tepkilerdir. Bu durumu, sanatçı ile aldığı alkış arasındaki bağı akıllara getirerek de açıklamak mümkün.

Türkiye'de birbiri ardına yaşanan ekonomik krizler sebebiyle bisikletin ne yöne doğru evrildiğine, giyiminde son modanın ne olduğuna ya da en son teknolojik gelişmelere dair edinilen bilgiler çoğunluklu teoride kalıyor ve pratiğe yansımıyor. Durum böyle olunca, Türkçe kaynak bulmakta da sıkıntı yaşayan Türk bisikletçiler, en basit konularda bile global trendleri birkaç adım uzaktan takip etmek durumunda kalıyor. Buna en basit örnek, kişiye özel bisiklet meselesidir.

Bu konudaki eksikliği farkeden sevgili Kilitli Pedal ekibinden Emre ve Serkan, soluğu bu işin en iyi yapıldığı ülkelerden birinde; İtalya'da almaya karar verip benimle iletişime geçtiler ve Milano'daki günlerinin ardından Bergamo'ya gelip Stelbel ofisini ziyaret edeceklerini belirttiler. Bu noktada biraz heyecanlandığımı itiraf etmeliyim çünkü hem benimle ilgili hem de Stelbel ile ilgili bir video (videoları yazının sonunda bulabilirsiniz) hazırlamak istiyorlardı ve bu da hazırlığı, öncesi, sonrası, çekimi derken en az iki saatlik bir süre demekti.

Birkaç hafta sonra hava durumunu kontrol etmeden evden çıktığım ve bolca yağmur yediğim (az sonra izleyeceğiniz videolarda saçım işte tam da bu yüzden berbat) bir sabahın ardından ofisi onlar için biraz hazırlamaya başladım. Biraz temizlik, biraz düzenleme derken Bergamo'nun gri bulutları yeniden şehrin tepesine toplanmaya başladığı saatlerde Emre ve Serkan kapıda beliriverdiler.

Onlar gelmeden önce Kilitli Pedal'ın birkaç videosunu izlemiş ve stillerine dair fikir sahibi olmuştum. Bu yüzden neyi nasıl yapacaklarına dair ukalalık etmek istemedim ama detaylara olan titizliğim çekimler esnasında kesintilere yol açtı ve birkaç yerde tekrar almak zorunda kaldık. Bisikletimin yakından görüntülerini almak istedikleri esnada onları yönlendirirken biraz fazla yanlarında durduğum için umarım bana bozulmamışlardır.

Stelbel ofisinde dolaşırken şekerci dükkanında gibi bir halleri olan Kilitli Pedal ekibiyle çekim bittikten sonra epey sohbet ettik. Türkiye'den gelen bisikletçi dostları ağırlamak her zaman büyük keyif... Biraz sektöre dair lafladık, biraz da kişiye özel bisiklet işini hakkıyla yapan iki isim olan Burçak Erbil ve Yasin Bingöl'den bahsettik. Aklınızda kendinize özel bir bisiklet yaptırmak varsa, Brelis ve Soulrider markalarını araştırın derim.

Çekimlerin ardından yediğimiz pizzaların büyüsünden kurtulamayacak gibi gözüken Emre ve Serkan'ın imdadına(!) yağmur yetişti ve onları Milano'ya geri götürecek olan trene binene kadar peşlerini bırakmadı. Aranızda İtalya'nın kuzeyinde bisiklet sürmek için tatil planları yapanlar varsa, mevsim ne olursa olsun yağmurlukla gelmeyi ihmal etmesin.




4 Mart 2018 Pazar

Şehirde Bisiklet Giyimi

Instagram hesabımdan paylaştığım fotoğraflara ilişkin gelen sorulardan bir derleme yapsam, öyle tahmin ediyorum ki listenin en başında bisiklet giyimine dair olanlar yer alır.

''Pantolonunun paçası aynakola değmiyor mu?''

''Bir süre sonra pantolonunun diz kısımlarında bozulmalar olmuyor mu?''

''Terlemiyor musun?''

Bunlar gibi pek çok soruya tek tek yanıt vermek yerine derli toplu bir yazı hazırlamak istedim.

Öncelikle bisiklet giyimini iki ana başlık altında ele almak gerek. Birincisi, elbette işin sportif tarafıyla; antrenmana çıkarken giydiklerimiz ve onların kendi aralarındaki mevsimsel ayrışmaları ile alakalı. İkincisi ise günlük hayatta sık sık bisiklet kullanan kimselerin kıyafetleriyle alakalı. Daha önce bisiklet kıyafetiyle alakalı Denge Tekeri'nde birkaç yazı paylaşmıştım. Neden pahalı oldukları, kışın hangilerinin tercih edilmesi gerektiği ve birkaç ürün incelemesiyle birlikte sportif anlamda bisiklet giyimine ilişkin bildiklerimi anlatmıştım.

Şimdi ise işin biraz daha günlük hayat kısmına; Cycle Chic konusuna eğilmek istiyorum. Eminim ki aranızda bisikletini gün içinde sıradan işlerini halletmek için kullananlar vardır. Alışverişe, arkadaşlarınızla buluşmaya ya da kısa bir şehir turuna bisikletle çıkıyorsunuzdur. Hatta işe ve okula bisikletle gidenleriniz bile vardır. Bu gibi durumlarda kullanmak için bisiklette giyilsin diye kıyafetler üreten bisiklet giyimi markalarının ürünlerine bakmak zorunda değilsiniz. Evet, biliyorum; Rapha ya da De Marchi gibi markaların City ya da Lifestyle konsepti altında çok güzel ürünleri var ama şu anki döviz kuru hesaba katıldığında değerinin çok üzerinde bir etiket fiyatına sahip oldukları rahatlıkla söylenebilir.

Bisiklet kültürünün uzun yıllardır yerleşik olduğu ve bisikletli ulaşımın son derece sıradan bir durum haline geldiği şehirlerdeki insanları biraz incelediğinizde göreceksiniz ki hepsi oldukça sıradan kıyafetler giyiyorlar. Yani sırf bisiklet sürecekler diye kendine has tarzlarından ödün vermiyorlar. Öyle herkesin üzerinde Rapha'nın kıyafetleri yok ya da ne bileyim işte herkes arkasında üç cebi olan casual bisiklet tişörtleri giymiyor. Bisikletsizken giydiği kıyafetler neyse bisikletliyken de onları kullanıyorlar.

Bu noktada işi biraz daha somutlaştırmak için kendimden örnek vermem gerekiyor. Hayatıma bisiklet girdikten sonra alışveriş alışkanlığımda ufak tefek değişiklikler yaptım. Artık tişört ve pantolona öyle eskisi kadar çok para harcamıyorum ve aldığım şeyleri sadece bir sene ya da sezon kullanacak olduğumu bilerek alıyorum. Örneğin; Zara ya da H&M gibi markaların her bütçeye hitap eden pantolonları var. İster indirim kovalayın, ister sezonda alın. Onu sezonluk aldığınızı bilerek alırsanız; bisiklette kullanırken sürekli sağına soluna dikkat etmek zorunda kalmazsınız. Eşyalar kullanmak içindir. Süreki bir şeylerden sakınıp bisiklet üzerindeki keyfinize ket vurmayın. Pantolonun zamanla dizi çıkabilir ya da biraz bollaşabilir. Olsun, sonuçta siz onu hem bisikletli hem de bisikletsiz günlerde kullanmak için aldınız. Aynı durum tişörtler için de geçerli. Tişörtler kolay yıpranan şeyler ve bisiklet üzerinde kullandığınız tişörtleriniz hem terden hem de etraftaki tozdan ötürü sık yıkanmaya ihtiyaç duyuyor. Dolayısıyla daha da hızlı yıpranıyor. Bu yüzden giydiğiniz şeyleri seçerken yıpranacaklarını ve onları seneye giymeyeceğinizi bilerek almanız sizin yararınıza olur.

Bir şey ucuz ya da indirimde diye kalitesiz ya da eski moda olmak zorunda değil. Burada önemli olan vücut tipinize göre giyinebilmek. Alt bacaklarınız çok kalınsa skinny fit bir pantolon almanın çok da gereği yok. Slim fit ya da casual işinizi görecektir. Ya da normalden fazla terleyen biriyseniz koyu renk tişörtler tercih etmemeniz sizin yararınıza olacaktır, zira koltuk altı ve sırttaki koyu renk sizi rahatsız edebilir. Hava biraz serinleyecek gibi olursa diye yanınıza kalın bir şey almak istiyor ve çanta taşımaktan nefret ediyorsanız, bisikletin üst borusuna dolayın gitsin. Yeri geldiğinde çözer, üzerinize geçirirsiniz.

Gelelim şu 'paçayı temiz tutma' konusuna... Bisiklet sürerken pantolonun paçası mutlaka biraz yukarı gelir ve bu durum sizin avantajınızadır çünkü ne kadar yukarı gelirse zincire sürtme olasılığı o kadar azalır. Son dönemde kısa ve dar paça moda olmuş durumda ve açıkçası bu durum biz bisikletçilerin epey işine geldi. Dar paça demek, ayak bileğinden bağımsız hareket etmeyen paça demektir. Yani pedal çevirirken paçanın iç kısmı daha az savrulur hatta hiç savrulmaz ve ne aynakola ne de zincire sürtmez. Bol paça pantolonlarınız varsa pedal çevirdiğiniz paçanızı biraz yukarı kıvırabilirsiniz. Eh, bu noktada evden çıkmadan önce çoraplarınızı seçerken iki kere düşünmeniz gerektiğini hatırlatmam gerek çünkü bisiklette çorap modası da bambaşka bir hal almış durumda. Hem bisiklet giyimi markaları hem de alternatif çorap markaları bisiklette giyebilmeye uygun, çok da terletmeyen çoraplar üretiyorlar. Happy Socks, Fingerscrossed gibi markalara bir bakın derim.

Konuyu her kıyafet parçasına yönelik örneklerle dallanıp budaklandırmak mümkün ama yazıyı daha fazla uzatmak istemiyorum ve ayakkabıyla noktalıyorum. Bisikletinde kilitli pedal takılı olanlardan sıkça aldığım bir soru var:

''Ayağın pedaldan kaymıyor mu?''

Hayır kaymıyor çünkü şehir içinde ulaşım maksadıyla bisiklet sürerken pedala öyle çok da büyük bir kuvvet uygulamıyorum ve mümkün mertebe ayağımın ön kısmıyla pedala basmaya özen gösteriyorum. Böylece herhangi bir kayma olsa dahi pedal ayakkabımın topuk kısmına kadar ilerlemiş oluyor ve ben yeniden toparlayabiliyorum. Bisikletinizi şehir içinde yavaş kullanmanız hem sizin hem de yayaların güvenliği açısından oldukça önemli. İlla bisiklet ayakkabısı kullanmak istiyorsanız da hem şık hem de kilitli pedal özelliği bulunan Giro'nun Republic modellerine bir bakın derim.

Bisikletle veya değil, dünyanın parasını harcamadan da güzel giyinebilirsiniz. Yazıda bahsettiğim markaların sitelerine 2-3 haftada bir girip yeni birşeyler olup olmadığına bakın. Zara ve benzeri markalar hangi ürünün hangi bedeninin hangi mağazada olduğunu bile internet sitesinde paylaşıyor. Beğendiklerinizi belirleyin ve mağazaya öyle gidin. Hem zamandan kazanmış olursunuz hem de gereksiz bir sürü başka kıyafetle dikkatiniz dağılmamış olur.