Soğuk havalardaki bisiklet sürüşlerinin olmazsa olması eldivendir. Özellikle de uzun inişler gerçekleştirdiğiniz sürüşlerde ellerinize vuran soğuk, size parmaklarda uyuşukluk ve frenlemede aksaklık olarak geri dönebilir. Havanın derecesine bağlı olarak kalınlığı değişebilir ancak mevsim geçişlerinde ve kış aylarında cepte bir çift eldiven bulundurmakta fayda var.
1946 yılında bu yana İtalyan bisiklet dünyasında yer alan ve özellikle Heritage ismini verdiği koleksiyonuyla bilinen De Marchi, üretiminin tamamını ısrarla İtalya'da sürdüren ender firmalar arasında. Bisikletçiler için birbirinden şık ve oldukça geniş bir ürün gamı bulunan markanın teknik kumaş kullandığı ürünleri bir hayli başarılı.
De Marchi Cortina kışlık eldivenler, son zamanlarda kullandığım en iyi bisiklet eldivenlerinden biri diyebilirim. Aslında herşeyi birlikte sunan ürünlere karşı her zaman mesafeliyimdir çünkü mutlaka bir kusurları olur. Öyle ki geçen kış Castelli Diluvio modelini kullanmış ve sık sık aşırı terleme sorunu yaşamıştım ancak De Marchi Cortina hem rüzgâra hem de suya dayanıklı yapısı olmasına rağmen terletme konusunda rahatsız edici bir boyutta değil. Dış kısmında üç farklı katman kullanıp eldivenin soğuğa karşı direncini yükseltmişler. Farklı uzunluklardaki bir sürü inişte test etme şansı bulduğum eldivenler, ellerimi hiç üşütmedi. Bilek kısmında cırt cırt kullanmamaları kişiden kişiye avantaj ya da dezavantaj olarak sayılabilir. Benim bileklerim öyle müthiş ince olmadığı için beni rahatsız etmedi ve bileklerimi çok güzel kavradı çünkü bilekte kullanılan kumaş, eldivenin genelindekinden farklı ve bileği gayet güzel sarıyor. Uzun kollu forma, kol ısıtıcı ya da ceket gibi şeyler giydiğinizi de hesaba katarsak, bileğinize ince gelmesi durumun eldivenin bilek kısmını bunların üzerinen geçirerek eldiveni bileğinizi sıkıca saracak hale getirmek mümkün. Ancak ben yine de -doğru bedeni almanız durumunda- buna çok ihtiyacınız olacağını sanmıyorum.
Suya dayanıklılığını test etme şansı olmadı çünkü yağmur hiç sürmedim ancak bugüne kadar suya dayanıklı olduğu iddiasıyla pazarlanan tüm bisiklet kıyafetlerim belli bir aşamadan sonra suyu geçirdi. Bu tip ürünlerin suya dayanıklılığı size zaman kazandırma anlamında başarılı sayılabilir. Yani sürekli yağmurun altında sürmeye devam ettiğinizde su geçirecekleri kesin ama belli bir noktaya kadar sizi ıslanmaktan korudukları ve size bir yer bulup sığınmanız için zaman yarattıkları da bir gerçek.
İç kısmında kullanılan dolgulu kısım ve silikon baskılar hem konfor hem de gidonu kavrama açısından büyük rahatlık sunuyor. Eldivenin kalıpları biraz geniş. Bence normalde giydiğiniz eldiven bedeninden bir beden küçük almanızda yarar var ama yine de beden tablosunu bir inceleyin elbette.
De Marchi'nin internet sitesinden gokhan15 koduyla 15% oranında indirim elde ederek alışveriş yapabilirsiniz.
18 Kasım 2017 Cumartesi
17 Kasım 2017 Cuma
De Marchi Carezza İçlik
1946 yılında bu yana İtalyan bisiklet dünyasında yer alan ve özellikle Heritage ismini verdiği koleksiyonuyla bilinen De Marchi, üretiminin tamamını ısrarla İtalya'da sürdüren ender firmalar arasında. Bisikletçiler için birbirinden şık ve oldukça geniş bir ürün gamı bulunan markanın teknik kumaş kullandığı ürünleri bir hayli başarılı.
2018 yılına üç farklı içlik modeliyle girmeye hazırlanan marka, bunları kendi içinde iki kısa ve bir uzun kollu olarak ayırmış durumda. De Marchi Carezza, bunlardan uzun olanı ve altı farklı bedende satışa sunulmuş. Sadece siyah rengi bulunan içlikte 67% oranında Merino yün kullanılmış. Dolayısıyla karşımızda nefes aldırma özelliğiyle ön plana çıkan bir içlik duruyor diyebiliriz.
İçliği pek çok farklı hava koşulunda kullanma şansım oldu. Kumaş kalitesi muazzam. Sıcak tuttuğu ve nefes aldırdığı da bir gerçek ancak kullandığım içlikler arasında en sıcak tutanının bu olduğunu söyleyemem. Daha önceki bir yazımda bahsettiğim Santini markasına ait yün içlik -bundan daha kalın olması sebebiyle- özellikle de çok soğuk havalarda ısıtma bakımından bir hayli başarılıydı. Carezza biraz daha mevsim geçişlerinde kullanmak üzere tasarlanmış. Eğer havanın iyiden iyiye soğuduğu kara kış dediğimiz o günlerde bisiklet sürmeyi planlamıyorsanız, Carezza işinizi fazlasıyla görecektir. Ancak tırmanış antrenmanları yapıyor, uzun inişler gerçekleştiriyor ve 2-3 saatten fazla bisiklet üzerinde kalıyorsanız, bundan biraz daha kalın bir içlik tercih etmenizde fayda var.
Kesimi oldukça dar ancak kumaşı da bir o kadar esnek. Bu yüzden, içliği alırken beden konusunda çok da strese girmenize gerek yok ancak yine de içinizin rahat etmesini istiyorsanız daha fazla bilgi için markanın internet sitesinden ürünün beden tablosuna bakabilirsiniz. Benim boyum 180cm ve 68 kiloyum. Small kullanıyorum.
2018 yılına üç farklı içlik modeliyle girmeye hazırlanan marka, bunları kendi içinde iki kısa ve bir uzun kollu olarak ayırmış durumda. De Marchi Carezza, bunlardan uzun olanı ve altı farklı bedende satışa sunulmuş. Sadece siyah rengi bulunan içlikte 67% oranında Merino yün kullanılmış. Dolayısıyla karşımızda nefes aldırma özelliğiyle ön plana çıkan bir içlik duruyor diyebiliriz.
İçliği pek çok farklı hava koşulunda kullanma şansım oldu. Kumaş kalitesi muazzam. Sıcak tuttuğu ve nefes aldırdığı da bir gerçek ancak kullandığım içlikler arasında en sıcak tutanının bu olduğunu söyleyemem. Daha önceki bir yazımda bahsettiğim Santini markasına ait yün içlik -bundan daha kalın olması sebebiyle- özellikle de çok soğuk havalarda ısıtma bakımından bir hayli başarılıydı. Carezza biraz daha mevsim geçişlerinde kullanmak üzere tasarlanmış. Eğer havanın iyiden iyiye soğuduğu kara kış dediğimiz o günlerde bisiklet sürmeyi planlamıyorsanız, Carezza işinizi fazlasıyla görecektir. Ancak tırmanış antrenmanları yapıyor, uzun inişler gerçekleştiriyor ve 2-3 saatten fazla bisiklet üzerinde kalıyorsanız, bundan biraz daha kalın bir içlik tercih etmenizde fayda var.
Kesimi oldukça dar ancak kumaşı da bir o kadar esnek. Bu yüzden, içliği alırken beden konusunda çok da strese girmenize gerek yok ancak yine de içinizin rahat etmesini istiyorsanız daha fazla bilgi için markanın internet sitesinden ürünün beden tablosuna bakabilirsiniz. Benim boyum 180cm ve 68 kiloyum. Small kullanıyorum.
De Marchi'nin internet sitesinden gokhan15 koduyla 15% oranında indirim elde ederek alışveriş yapabilirsiniz.
19 Ekim 2017 Perşembe
Taiwan KOM Challenge 2017
Barındırdığı dev fabrikalarla dünyanın en büyük bisiklet üretim merkezlerinden biri haline gelmiş olan Tayvan'da, hükümetin de desteğiyle bisikleti hem kültürel hem de sportif açıdan daha da popüler kılmak amacıyla çeşitli organizasyonlar düzenleniyor. Son birkaç yıldır sayısında ciddi artış olan bu organizasyonlar arasında bu yıl altıncısı düzenlenen Taiwan KOM Challenge, bir hayli bilinir hale gelmiş durumda.
Yol bisikleti dünyasının tanıdık yüzlerinden Cadel Evans ve Vincenzo Nibali'nin özel davetliler arasında bulunduğu Taiwan KOM Challenge 2017, 20 Ekim tarihinde Tayvan'ın denize sıfır şehirlerinden Hualien'de başlayacak. 105 kilometrelik parkurun bitiş noktasındaki deniz seviyesi ise 3275 metre. Etap profili daha ilk bakışta gözleri korkutan bu yarışın çok fazla örneği yok, zira Fransa Turu şampiyonluğu bulunan Cadel Evans, Taiwan KOM Challenge bitiş noktasının kariyer boyunca tüm yarışlarda tırmandığı en yüksek noktadan bile yüksek irtifada olduğunu belirtti. Organizasyonla ilgili ayrıntılı bilgilere buradan ulaşabilirsiniz.
Tayvan Bisiklet Federasyonu'nun davetlisi olarak bulunduğum organizasyonda hemen herşey düşünülmüş. Basın ve sporcular bisiklet dostu otellerde konaklatıldığı için bisikletlerinin bakım ve güvenli muhafazası için gerekli şartlar fazlasıyla sağlanmış. Örneğin; otellerin ikisinde de kahvaltı ve yemek saatleri oldukça esnetilmiş ve bisikletçilerin rutinlerine göre onların konakladığı süre boyunca geçerli olacak şekilde düzenlenmiş.
Bölgede yılın bu döneminde hakim olan nem seviyesine alışmak amacıyla yarıştan birkaç gün önce Tayvan'a gelmekte fayda var. Zaman zaman 70% ve hatta 80% seviyelerinde olan nem, yarıştan önceki antrenman sürüşlerinizde can sıkıcı olsa da, Hualien'in etrafını çevreleyen dağlar ve hatta kıyı bölgesindeki ada yolları eşsiz manzaralar sunuyor. Yarı tatil yarı yarış organizasyonu gibi düşünüp gelirseniz oldukça keyifli günler geçirebilirsiniz.
Ben hem Taipei'de hem de Hualien'de Strava Explorer yardımıyla en sık geçilen segmentleri işaretleyip birkaç kısa sürüş gerçekleştirdim. Siz de form durumunuza bağlı olarak birkaç sürüş yaparsanız hem çevreyi tanıma açısından hem de yarış parkuruna dair fikir edinme açısından verimli ve kaliteli zamanlar geçirebilirsiniz. Tavsiye isterseniz; yarış parkurunun da geçtiği ve Hualien şehrine yaklaşık 20 kilometre uzaklıktakı Taroko vadisine doğru sürebilirsiniz.
İşin turistik kısmını da düşünüyorsanız, hem Taipei hem de Hualien'de bulunan ve Night Market olarak geçen kalıcı pazar yerlerinde oldukça uygun fiyatlara Tayvan'ın geleneksel lezzetlerini tadabilir, alışveriş yapabilir ve kültürel gözlem yapma fırsatı bulabilirsiniz. Meyve konusunda oldukça iyiler. Özellikle mango ve onunla yapılan çeşitli içecekleri denemelisiniz. İçinde pek çok farklı malzeme bulunduran pilavları da epey lezzetli. Bir de elbette Dumplings olarak geçen lezzetlerini denemek için gidebileceğiniz en iyi yerlerden biri Taipei'deki Din Tai Fung.
Türkiye'den Tayvan'a direkt uçuş bulunuyor ve Tayvan vizesi uçaktan indikten sonra alınabiliyor. Yanınızda birkaç pasaport fotoğrafı bulundurmanız yeterli. Yaklaşık on dakikada işleminizi halledip otuz günlük vizeyi pasaportunuza basıyorlar.

Tayvan Bisiklet Federasyonu'nun davetlisi olarak bulunduğum organizasyonda hemen herşey düşünülmüş. Basın ve sporcular bisiklet dostu otellerde konaklatıldığı için bisikletlerinin bakım ve güvenli muhafazası için gerekli şartlar fazlasıyla sağlanmış. Örneğin; otellerin ikisinde de kahvaltı ve yemek saatleri oldukça esnetilmiş ve bisikletçilerin rutinlerine göre onların konakladığı süre boyunca geçerli olacak şekilde düzenlenmiş.
Bölgede yılın bu döneminde hakim olan nem seviyesine alışmak amacıyla yarıştan birkaç gün önce Tayvan'a gelmekte fayda var. Zaman zaman 70% ve hatta 80% seviyelerinde olan nem, yarıştan önceki antrenman sürüşlerinizde can sıkıcı olsa da, Hualien'in etrafını çevreleyen dağlar ve hatta kıyı bölgesindeki ada yolları eşsiz manzaralar sunuyor. Yarı tatil yarı yarış organizasyonu gibi düşünüp gelirseniz oldukça keyifli günler geçirebilirsiniz.
Ben hem Taipei'de hem de Hualien'de Strava Explorer yardımıyla en sık geçilen segmentleri işaretleyip birkaç kısa sürüş gerçekleştirdim. Siz de form durumunuza bağlı olarak birkaç sürüş yaparsanız hem çevreyi tanıma açısından hem de yarış parkuruna dair fikir edinme açısından verimli ve kaliteli zamanlar geçirebilirsiniz. Tavsiye isterseniz; yarış parkurunun da geçtiği ve Hualien şehrine yaklaşık 20 kilometre uzaklıktakı Taroko vadisine doğru sürebilirsiniz.
İşin turistik kısmını da düşünüyorsanız, hem Taipei hem de Hualien'de bulunan ve Night Market olarak geçen kalıcı pazar yerlerinde oldukça uygun fiyatlara Tayvan'ın geleneksel lezzetlerini tadabilir, alışveriş yapabilir ve kültürel gözlem yapma fırsatı bulabilirsiniz. Meyve konusunda oldukça iyiler. Özellikle mango ve onunla yapılan çeşitli içecekleri denemelisiniz. İçinde pek çok farklı malzeme bulunduran pilavları da epey lezzetli. Bir de elbette Dumplings olarak geçen lezzetlerini denemek için gidebileceğiniz en iyi yerlerden biri Taipei'deki Din Tai Fung.
Türkiye'den Tayvan'a direkt uçuş bulunuyor ve Tayvan vizesi uçaktan indikten sonra alınabiliyor. Yanınızda birkaç pasaport fotoğrafı bulundurmanız yeterli. Yaklaşık on dakikada işleminizi halledip otuz günlük vizeyi pasaportunuza basıyorlar.
29 Eylül 2017 Cuma
Bulut Fabrikası
Üniversiteden mezun olduğumda bir hayalim vardı.
30. yaşıma bastığımda ilk öykü kitabımı çıkarmak ve o kitabın son noktasını İtalya'da koymak istiyordum.
Bisiklet ekseninde bir hayat sürdürmeye başladığımda ise başka bir hayalim daha oldu. Bu işi anavatanında, yol bisikletinin cennetinde; İtalya'da yapmak...
Bundan bir buçuk yıl önce cebimde ucu ucuna para, kafamda üç beş plan, iki bavul ve iki bisikletle
bu iki hayalin peşinden koşmak için Türkiye'den ayrıldım. Geride bir sürü eksik şey bıraktım ama gittiğim yerde tamamlamayı hedeflediklerim hepsine bedeldi.
Beni yakından tanıyanlar uzun vadeli kariyer hedefimin yazarlık olduğunu bilirler. Dijital pazarlama ise sadece bu hedefi gerçekleştirmek için üzerine eğildiğim bir alan. Hepsi bu. Pek çok yazar gibi benim de yazdıklarımı aslında hep başka şeylerle meşgulken yazmam gerekti ve bu yüzden ilk kitabımı hedeflediğim gibi 30. yaşımda değil 31. yaşındayken çıkarabildim.
Bana desteğini esirgemeyen, inanan, güvenen ve kitabımı basmaya değer bulan sevgili Kadir Aydemir ve Yitik Ülke Yayınları'na koskocaman bir teşekkür borçluyum.
Bulut Fabrikası, benim ilk kitabım, denemem, hayalim... Kitabı D&R, Pandora, Kitap Yurdu vb. sitelerde bulabilir veya kitapçılardan alabilirsiniz. Gittiğiniz kitapçıda yoksa, istetebilirsiniz.
Gelirini bisiklet sporunda profesyonel kariyer hedefleyen bir veya birden fazla gence yarışlarda bisiklet sponsorluğu sağlamak için kullanmak istediğim bu kitabı alırken bir tane kendinize bir tane de bisikletle pek de alakası olmayan bir yakınınıza almanızı rica ediyorum. Zira bu kitabın amacı, bisikleti unutmuş, hayatından atmış ya da onunla nasıl da güzel günler yaşayabileceğinden bi' haber kişilerin kitaplığına sızmaktır.
Basında Bulut Fabrikası
Milliyet Gazetesi: ''Bisiklet aşkını satırlara döktü''
NTV Radyo: ''Bir bisiklet hikayesi''
Sözcü Gazetesi Haber: ''Pedal artık edebiyatta da dönüyor''
Sözcü Gazetesi Röportaj: ''Gökhan Kutluer, Bulut Fabrikası’nın geliriyle yarış bisikleti hediye edecek''
Edebiyat Haber: ''Bisikletçi Gökhan Kutluer’den bisiklet kokulu öyküler: “Bulut Fabrikası”
JR Campaign: ''Bisikletli adamın hikayesi''
Gazete Kadıköy: ''İçinden iki teker geçen öyküler''
Milliyet Gazetesi: ''Bisikletiyle Sanat Galerisinde''
30. yaşıma bastığımda ilk öykü kitabımı çıkarmak ve o kitabın son noktasını İtalya'da koymak istiyordum.
Bisiklet ekseninde bir hayat sürdürmeye başladığımda ise başka bir hayalim daha oldu. Bu işi anavatanında, yol bisikletinin cennetinde; İtalya'da yapmak...

bu iki hayalin peşinden koşmak için Türkiye'den ayrıldım. Geride bir sürü eksik şey bıraktım ama gittiğim yerde tamamlamayı hedeflediklerim hepsine bedeldi.
Beni yakından tanıyanlar uzun vadeli kariyer hedefimin yazarlık olduğunu bilirler. Dijital pazarlama ise sadece bu hedefi gerçekleştirmek için üzerine eğildiğim bir alan. Hepsi bu. Pek çok yazar gibi benim de yazdıklarımı aslında hep başka şeylerle meşgulken yazmam gerekti ve bu yüzden ilk kitabımı hedeflediğim gibi 30. yaşımda değil 31. yaşındayken çıkarabildim.
Bana desteğini esirgemeyen, inanan, güvenen ve kitabımı basmaya değer bulan sevgili Kadir Aydemir ve Yitik Ülke Yayınları'na koskocaman bir teşekkür borçluyum.
Bulut Fabrikası, benim ilk kitabım, denemem, hayalim... Kitabı D&R, Pandora, Kitap Yurdu vb. sitelerde bulabilir veya kitapçılardan alabilirsiniz. Gittiğiniz kitapçıda yoksa, istetebilirsiniz.
Gelirini bisiklet sporunda profesyonel kariyer hedefleyen bir veya birden fazla gence yarışlarda bisiklet sponsorluğu sağlamak için kullanmak istediğim bu kitabı alırken bir tane kendinize bir tane de bisikletle pek de alakası olmayan bir yakınınıza almanızı rica ediyorum. Zira bu kitabın amacı, bisikleti unutmuş, hayatından atmış ya da onunla nasıl da güzel günler yaşayabileceğinden bi' haber kişilerin kitaplığına sızmaktır.
Basında Bulut Fabrikası
Milliyet Gazetesi: ''Bisiklet aşkını satırlara döktü''
NTV Radyo: ''Bir bisiklet hikayesi''
Sözcü Gazetesi Haber: ''Pedal artık edebiyatta da dönüyor''
Sözcü Gazetesi Röportaj: ''Gökhan Kutluer, Bulut Fabrikası’nın geliriyle yarış bisikleti hediye edecek''
Edebiyat Haber: ''Bisikletçi Gökhan Kutluer’den bisiklet kokulu öyküler: “Bulut Fabrikası”
JR Campaign: ''Bisikletli adamın hikayesi''
Gazete Kadıköy: ''İçinden iki teker geçen öyküler''
Milliyet Gazetesi: ''Bisikletiyle Sanat Galerisinde''
23 Temmuz 2017 Pazar
Stelbel Antenore Yol Bisikleti
Stelio Belletti, 1973 yılında Stelbel firmasını kurmasının üzerinden çok geçmeden isminden sıkça söz ettirmeye başlamış. TIG kaynaktaki ustalığı, patenti kendinde olan dönemin sıra dışı maşası ve el işçiliğindeki emsalsizliği ile ün salan Stelio, hala aramızda bulunan birkaç İtalyan ustadan biri konumunda.
Kadro tasarımı ve üretimi konularında kendini yetiştiren Andrea Cimò, Alessandro Caccia ve Cicli Corsa'daki arkadaşları sayesinde 2013 yılından itibaren yepyeni bir kimliğe bürünen Stelbel markası, tecrübe, üretim geleneği ve zanaatini günümüze aktaran Stelio Belletti'nin danışmanlığı ve kararlarıyla yoluna oldukça emin adımlarla devam ediyor.
Çoğunlukla çelik kullandığı kadrolarının üretimini İtalya'da gerçekleştiren Stelbel'in toplamda sekiz farklı modeli bulunuyor. Pista, Strada, Strada Super, Ortica, Nina, Rodano, SB/03 ve Antenore ismindeki bu modeller, bisiklette klasik ve geleneksel hatları korumayı sevenlerin yanı sıra modern akımları takip edenleri de oldukça tatmin edecek şekilde tasarlanmış.
Şimdiye kadar Stelbel'in iki farklı kadrosunu uzun süre kullanma fırsatı buldum. Biri Rodano, diğeri ise kendi bisikletim olan SB/03. Antenore bu iki modelle kıyaslandığında yarışmak için üretilmiş agresif bir bisiklet olarak Stelbel kadrolarının en tepesinde duruyor. Bu bisiklet için özel olarak şekillendirilen Columbus XCr borularla hem esnemezlikte hem de konforda inanılmaz boyutlara ulaşan Antenore, 30mm lastik açıklığı, 46mm head tube ve 31.6 seat tube ile değerini hak eden modern bir kadro olarak karşımızda duruyor.
Antenore, Stelio'nun babasının ismi. TIG kaynak konusunda babasından çok şey öğrenen Stelio'nun babasına saygı duruşu olarak da tanımlayabileceğimiz Stelbel Antenore modelinde titanyum sele borusu kullanılmış. Bisikletin genel karakterindeki sertliği ve esnemezliği his anlamında bir tık yukarı taşıdığı aşikar, zira sürüşte bunu hemen hissediyorsunuz.
Bisikletleri clincher tipi tekerlek setleriyle test etmeyi pek sevmiyorum çünkü bisikletten gelen tepkileri belli oranda olumsuz anlamda değiştiriyor. Hangi dış lastik ile kullanılırsa kullanılsın bisikleti olduğundan daha konforsuz ve sert hale getiren bu tekerlek setleri yerine tubular setleri tercih etmeye çalışıyorum. Ancak bu sefer atölyedeki tüm diğer setler başka bisikletlerde takılı olduğundan Antenore'yi Campagnolo Bora Ultra clincher set ile test etmek durumunda kaldım ve bu durum sürüşe yansıdı. Campagnolo'nun G3 örümü de işin içine katılınca bisiklet bana bir hayli sert geldi. Titanyum sele borusu ve tekerlek setinin etkisiyle sertliğini hemen her sürüşte hissettiğim kadroyu birkaç gün sonra kendi tubular tekerlek setimi takarak test etmeye başladım ve sonuç muazzamdı.
Anlaşılan o ki Stelbel markası esnemezlikten ve çeliğin o bildiğimiz harika sürüş hissinden ödün vermeden harika bir performans canavarı yaratmayı başarmış. Bergamo'daki birkaç tırmanış segmentinde kendi derecelerimi geliştirmeme yardımcı olan Antenore, kusursuz ağırlık noktası konumlandırmasıyla agresif inişlerde ve yüksek hızda size ihtiyacınız olan güveni veriyor.
Tamamen kendi ölçülerinize özel olarak ürettirme şansına sahip olduğunuz Stelbel kadrolarının renk opsiyonları neredeyse sınırsız. Eğer aklınızda net bir renk varsa, markanın sosyal medya hesaplarında paylaştığı fotoğraflara hiç bakmayın çünkü aklınızı karıştıracak güzellikte bir sürü renkle karşılaşacak ve muhtemelen kararınızı değiştirme noktasına geleceksiniz. Tasarım ve renk seçme konusunda oldukça yaratıcı ve esnek; boya işçiliğinde ise kusursuz oldukları rahatlıkla söylenebilir.
Şimdiye kadar Stelbel'in iki farklı kadrosunu uzun süre kullanma fırsatı buldum. Biri Rodano, diğeri ise kendi bisikletim olan SB/03. Antenore bu iki modelle kıyaslandığında yarışmak için üretilmiş agresif bir bisiklet olarak Stelbel kadrolarının en tepesinde duruyor. Bu bisiklet için özel olarak şekillendirilen Columbus XCr borularla hem esnemezlikte hem de konforda inanılmaz boyutlara ulaşan Antenore, 30mm lastik açıklığı, 46mm head tube ve 31.6 seat tube ile değerini hak eden modern bir kadro olarak karşımızda duruyor.
Antenore, Stelio'nun babasının ismi. TIG kaynak konusunda babasından çok şey öğrenen Stelio'nun babasına saygı duruşu olarak da tanımlayabileceğimiz Stelbel Antenore modelinde titanyum sele borusu kullanılmış. Bisikletin genel karakterindeki sertliği ve esnemezliği his anlamında bir tık yukarı taşıdığı aşikar, zira sürüşte bunu hemen hissediyorsunuz.
Bisikletleri clincher tipi tekerlek setleriyle test etmeyi pek sevmiyorum çünkü bisikletten gelen tepkileri belli oranda olumsuz anlamda değiştiriyor. Hangi dış lastik ile kullanılırsa kullanılsın bisikleti olduğundan daha konforsuz ve sert hale getiren bu tekerlek setleri yerine tubular setleri tercih etmeye çalışıyorum. Ancak bu sefer atölyedeki tüm diğer setler başka bisikletlerde takılı olduğundan Antenore'yi Campagnolo Bora Ultra clincher set ile test etmek durumunda kaldım ve bu durum sürüşe yansıdı. Campagnolo'nun G3 örümü de işin içine katılınca bisiklet bana bir hayli sert geldi. Titanyum sele borusu ve tekerlek setinin etkisiyle sertliğini hemen her sürüşte hissettiğim kadroyu birkaç gün sonra kendi tubular tekerlek setimi takarak test etmeye başladım ve sonuç muazzamdı.
Anlaşılan o ki Stelbel markası esnemezlikten ve çeliğin o bildiğimiz harika sürüş hissinden ödün vermeden harika bir performans canavarı yaratmayı başarmış. Bergamo'daki birkaç tırmanış segmentinde kendi derecelerimi geliştirmeme yardımcı olan Antenore, kusursuz ağırlık noktası konumlandırmasıyla agresif inişlerde ve yüksek hızda size ihtiyacınız olan güveni veriyor.
Tamamen kendi ölçülerinize özel olarak ürettirme şansına sahip olduğunuz Stelbel kadrolarının renk opsiyonları neredeyse sınırsız. Eğer aklınızda net bir renk varsa, markanın sosyal medya hesaplarında paylaştığı fotoğraflara hiç bakmayın çünkü aklınızı karıştıracak güzellikte bir sürü renkle karşılaşacak ve muhtemelen kararınızı değiştirme noktasına geleceksiniz. Tasarım ve renk seçme konusunda oldukça yaratıcı ve esnek; boya işçiliğinde ise kusursuz oldukları rahatlıkla söylenebilir.
Sipariş için internet sitelerindeki iletişim formundan Stelbel ile bağlantı kurabilir ya da info@stelbel.it adresine e-mail yollayabilirsiniz. Mevcut yoğunluklarına da bağlı olarak ortalama bekleme süresi dört ay olarak veriliyor ve siparişi oluştururken bir miktar ön ödeme yapmanız gerekiyor. İstediğiniz vites grubu, tekerlek seti ve tamamlayıcılarla teslim alabileceğiniz bisikleti dilerseniz sadece kadro olarak da sipariş edebilirsiniz.
18 Şubat 2017 Cumartesi
Stelbel SB/03 Yol Bisikleti
Stelio Belletti, 1973 yılında sonraları içinde babasının ismini vereceği kadroların da bulunduğu Stelbel firmasını kurmasının üzerinden çok geçmeden isminden sıkça söz ettirmeye başlamış. TIG kaynaktaki ustalığı, patenti kendinde olan dönemin sıra dışı maşası ve el işçiliğindeki emsalsizliği ile ün salan Stelio, hala aramızda bulunan birkaç İtalyan ustadan biri konumunda.
Kadro tasarımı ve üretimi konularında kendini yetiştiren Andrea Cimò, Alessandro Caccia ve Cicli Corsa'daki arkadaşları sayesinde 2013 yılından itibaren yepyeni bir kimliğe bürünen Stelbel markası, tecrübe, üretim geleneği ve zanaatini günümüze aktaran Stelio Belletti'nin danışmanlığı ve kararlarıyla yoluna oldukça emin adımlarla devam ediyor.
Çoğunlukla çelik kullandığı kadrolarının üretimini İtalya'da gerçekleştiren Stelbel'in toplamda sekiz farklı modeli bulunuyor. Pista, Strada, Strada Super, Ortica, Nina, Rodano, SB/03 ve Antenore ismindeki bu modeller, bisiklette klasik ve geleneksel hatları korumayı sevenlerin yanı sıra modern akımları takip edenleri de oldukça tatmin edecek şekilde tasarlanmış.

Bisikletin sertliğinden bahsederken söz konusu olanın çelik bisiklet olduğunu unutmamak gerekiyor, zira üst düzey kalitedeki borular kullanılarak üretilen çelik bisikletler darbe ve titreşim emmede çok iyi seviyededir. Yani hem yeterince esnemezlik hem de yeterince konforlu sürüş hissi sunarlar. Campagnolo Bullet Ultra 50mm Clincher ve 3T Orbis II T35 LTD Tubular tekerlek setleriyle test ettiğim bisikletin iki tekerlek setiyle de muazzam sonuç verdiğini söylemeliyim. Kişisel olarak tubular tekerlek setlerinin sürüş keyfini bir tık yukarı taşıdığını ve bisikletin karakterini olumlu etkilediğini düşünüyorum ancak bu bisikletin clincher tekerlek setiyle de hem inişlerde hem de keskin dönüşlerde verdiği tepkiler son derece tatmin ediciydi. Bu durum kadronun tasarım ve mühendisliğine dair güzel ipuçları veriyor. Kararlılığı, virajlardaki tutarlılığı ve güven veren sürüş hissi ile kısa sürede sizi kendine aşık edecek olan Stelbel SB/03, çelik kadro ve karbon maşa olarak sunuluyor.
Boruları Columbus tarafından bu model için özel olarak üretilip şekillendirildiği için size tek tip bir borudan üretildiğini söylemem ya da boru modeli belirtmem yanlış olur. Örneğin; üst boru geleneksel tipte değil, elips tipinde şekillendirilmiş. Bu ve benzeri konularla ilgili daha detaylı bilgileri markayla iletişime geçerek edinebilirsiniz.
Tamamen kendi ölçülerinize özel olarak ürettirme şansına sahip olduğunuz Stelbel kadrolarının renk opsiyonları neredeyse sınırsız. Eğer aklınızda net bir renk varsa, markanın sosyal medya hesaplarında paylaştığı fotoğraflara hiç bakmayın çünkü aklınızı karıştıracak güzellikte bir sürü renkle karşılaşacak ve muhtemelen kararınızı değiştirme noktasına geleceksiniz. Tasarım ve renk seçme konusunda oldukça yaratıcı ve esnek; boya işçiliğinde ise kusursuz oldukları rahatlıkla söylenebilir. Ben tercihimi Campari kırmızısından yana kullandım. Bisikletin detaylı fotoğraflarına buradan bakabilirsiniz.
Sipariş için internet sitelerindeki iletişim formundan Stelbel ile bağlantı kurabilir ya da info@stelbel.it adresine e-mail yollayabilirsiniz. Mevcut yoğunluklarına da bağlı olarak ortalama bekleme süresi dört ay olarak veriliyor ve siparişi oluştururken bir miktar ön ödeme yapmanız gerekiyor. İstediğiniz vites grubu, tekerlek seti ve tamamlayıcılarla teslim alabileceğiniz bisikleti dilerseniz sadece kadro olarak da sipariş edebilirsiniz.
4 Şubat 2017 Cumartesi
De Marchi Ceket
1946 yılında bu yana İtalyan bisiklet dünyasında yer alan ve özellikle Heritage ismini verdiği koleksiyonuyla bilinen De Marchi, üretiminin tamamını ısrarla İtalya'da sürdüren ender firmalar arasında. Bisikletçiler için birbirinden şık ve oldukça geniş bir ürün gamı bulunan markanın teknik kumaş kullandığı ürünleri bir hayli başarılı.
Kullandığım diğer De Marchi ürünleri gibi bu ceket de kalitesini paketinden çıkar çıkmaz belli ediyor. Tasarımı, dokusu ve hafifliği ile dikkat çeken kışlık ceketin ön tarafı rüzgâr geçirmeyen kumaştan oluşturulmuş. Hem gövde hem de kollarda kullanılan bu teknik kumaş sayesinde, üşümeniz çok da söz konusu değil. Ceketin koltuk altı kısmından aşağı kadar inen ve sırt kısmında bulunan diğer kumaş tipi ise hava aldıran cinsten. Sağ kolun üst kısmına yerleştirilen ufak cep, arkadaki üç artı bir cep ve yer yer kullanılan ama tasarımda rahatsız edici durmayan reflektör bantları ve altı farklı beden tercihiyle kış aylarında kullanım için oldukça ideal bir kimliğe bürünen De Marchi Training Jacket, markanın en başarılı ürünlerinden biri konumunda.
Piyasadaki hemen her kışlık cekette soğuktan koruma, nefes aldırma ve aynı zamanda ısıtma özellikleri olduğuna sık sık vurgu yapılsa da, bunların bir kısmı bu görevlerden bir veya iki tanesini yerine getirmede sorun yaşıyor. Isıtırken terletenler ya da rüzgâr geçirmezken nefes aldırmayanlar... Özellikle uzun sürüşlerde oldukça rahatsız edici olan ve hatta hasta olmanıza sebep olabilen bu kusurlu ceketlerden kurtulup gerçekten uzun yıllar kullanabileceğiniz bir ceket almanız gerekiyor. Bu noktada da De Marchi'nin ceketi doğru tercih gibi duruyor. Bugüne kadar kullandığım kışlık ceketler arasında saydığım özellikleri kusursuz bir denge ile yerine getiren tek ceketin bu olduğunu söyleyebilirim. Ocak ayında havanın sıfır derece civarında seyrettiği günlerde sık sık kullandığım ceket, tırmanışlarda, inişlerde ve rüzgârın karşıdan estiği durumlarda beni oldukça tatmin etti. Ne aşırı bir terleme ne de kuvvetli rüzgârda herhangi bir üşüme yaşamadan sürüşlerimi tamamladım. Ceketin iç kısmında yer alan yumuşak dokunun gövdeyi ısıtmada epey başarılı olduğunu söylemeliyim.
Kışlık bisiklet giyiminde kullandığınız ürünleri diğer ürünlerle nasıl tamamladığınız çok önemli. Örneğin; bu ceketi havanın güneşli ve on derecenin üzerinde seyrettiği bir günde kullanacaksınız, içinize uzun kollu bir içlikten fazlasını giymenize gerek yok. Kendinizden emin olamadığınız ya da havaya güvenemediğiniz durumlarda ise ceketin cebine inişlerde kullanacağınız kolsuz bir rüzgârlık alarak gövdenizi koruyabilirsiniz. Eğer gerçekten çok soğuk bir havada sürecekseniz, içliğin üzerine kışlık bir forma, onun da üzerine bu ceketi giyebilir, yanınıza yine o kolsuz rüzgârlığı alarak soğuktan korunabilirsiniz. Eldiven ve şapka ile açıkta kalan yerlerinizi kapattıktan sonra da öyle kolay kolay üşümeniz söz konusu olamaz.
Kesimi ne öyle çok bol ne de çok dar olan ceketin bedenine kadar verirken ürünün beden tablosunu mutlaka inceleyin. Ön kısmı gövdenizi sarıyor gibi gözükse de arkadan biraz bol durabiliyor. Bu yüzden belki Santini ya da Rapha gibi markalarda kullandığınızın bir beden küçüğüne gitmeyi tercih edebilirsiniz.
Kullandığım diğer De Marchi ürünleri gibi bu ceket de kalitesini paketinden çıkar çıkmaz belli ediyor. Tasarımı, dokusu ve hafifliği ile dikkat çeken kışlık ceketin ön tarafı rüzgâr geçirmeyen kumaştan oluşturulmuş. Hem gövde hem de kollarda kullanılan bu teknik kumaş sayesinde, üşümeniz çok da söz konusu değil. Ceketin koltuk altı kısmından aşağı kadar inen ve sırt kısmında bulunan diğer kumaş tipi ise hava aldıran cinsten. Sağ kolun üst kısmına yerleştirilen ufak cep, arkadaki üç artı bir cep ve yer yer kullanılan ama tasarımda rahatsız edici durmayan reflektör bantları ve altı farklı beden tercihiyle kış aylarında kullanım için oldukça ideal bir kimliğe bürünen De Marchi Training Jacket, markanın en başarılı ürünlerinden biri konumunda.
Piyasadaki hemen her kışlık cekette soğuktan koruma, nefes aldırma ve aynı zamanda ısıtma özellikleri olduğuna sık sık vurgu yapılsa da, bunların bir kısmı bu görevlerden bir veya iki tanesini yerine getirmede sorun yaşıyor. Isıtırken terletenler ya da rüzgâr geçirmezken nefes aldırmayanlar... Özellikle uzun sürüşlerde oldukça rahatsız edici olan ve hatta hasta olmanıza sebep olabilen bu kusurlu ceketlerden kurtulup gerçekten uzun yıllar kullanabileceğiniz bir ceket almanız gerekiyor. Bu noktada da De Marchi'nin ceketi doğru tercih gibi duruyor. Bugüne kadar kullandığım kışlık ceketler arasında saydığım özellikleri kusursuz bir denge ile yerine getiren tek ceketin bu olduğunu söyleyebilirim. Ocak ayında havanın sıfır derece civarında seyrettiği günlerde sık sık kullandığım ceket, tırmanışlarda, inişlerde ve rüzgârın karşıdan estiği durumlarda beni oldukça tatmin etti. Ne aşırı bir terleme ne de kuvvetli rüzgârda herhangi bir üşüme yaşamadan sürüşlerimi tamamladım. Ceketin iç kısmında yer alan yumuşak dokunun gövdeyi ısıtmada epey başarılı olduğunu söylemeliyim.
Kışlık bisiklet giyiminde kullandığınız ürünleri diğer ürünlerle nasıl tamamladığınız çok önemli. Örneğin; bu ceketi havanın güneşli ve on derecenin üzerinde seyrettiği bir günde kullanacaksınız, içinize uzun kollu bir içlikten fazlasını giymenize gerek yok. Kendinizden emin olamadığınız ya da havaya güvenemediğiniz durumlarda ise ceketin cebine inişlerde kullanacağınız kolsuz bir rüzgârlık alarak gövdenizi koruyabilirsiniz. Eğer gerçekten çok soğuk bir havada sürecekseniz, içliğin üzerine kışlık bir forma, onun da üzerine bu ceketi giyebilir, yanınıza yine o kolsuz rüzgârlığı alarak soğuktan korunabilirsiniz. Eldiven ve şapka ile açıkta kalan yerlerinizi kapattıktan sonra da öyle kolay kolay üşümeniz söz konusu olamaz.
Kesimi ne öyle çok bol ne de çok dar olan ceketin bedenine kadar verirken ürünün beden tablosunu mutlaka inceleyin. Ön kısmı gövdenizi sarıyor gibi gözükse de arkadan biraz bol durabiliyor. Bu yüzden belki Santini ya da Rapha gibi markalarda kullandığınızın bir beden küçüğüne gitmeyi tercih edebilirsiniz.
29 Ocak 2017 Pazar
Santini Yün İçlik
1965 yılından bu yana profesyonel bisiklet dünyası için üretim yapan ve halen Santini ailesi tarafından yönetilen Santini markası, üretiminin çok büyük kısmını Bergamo'ya bağlı Lallio'da gerçekleştiriyor.
Pek çok profesyonel takımın üzerinde görmeye alıştığımız ürünlerinin tamamında kalite odaklı çalışan Santini, zaman zaman modern tasarım akımlarını takip etmek yerine geleneklerine ve inandığı değerlere biraz daha bağlı bir imaj çizse de, kullandığı malzemelerde her zaman için en iyiyi tercih eden markalar arasındaki yerini korumaya devam ediyor.
Havalar soğumaya başladığında hepimizin gözü dolabımızdaki içliklere takılır. Uzun kollu, kısa kollu, yün veya değil mutlaka içlik giymek isteriz. Bir içlikten beklenen şeyler ise oldukça nettir. Koku yapmamalı, nefes aldırmalı ve elbette sıcak tutmalıdır. Santini'nin yün formalardaki hem tasarım hem de performans anlamındaki başarısına aşinayım ancak daha önce herhangi bir yün içliğini alıp denememiştim ama denedikten sonra Santini'nin yün ile olan imtihanını bir kez daha başarıyla geçtiğine şahit oldum.
Uzun kollu yün içlik, 80% oranın yün kullanılarak yapılmış ve oldukça esnek bir yapısı var. Santini formalarda hangi bedeni giyiyorsanız içlikte de onu tercih edebilir, çok arada kaldığınız durumlarda ise bir beden küçüğü tercih edebilirsiniz. İçliği birden fazla sürüşte kullandım. Üzerine uzun kollu forma ve kalın bir rüzgâr ceketi giyerek gerçekleştirdiğim bu sürüşlerde gövdem ve kollarım kesinlikle üşümedi. Gövdeyi sıcak tutmayı başardığım için de ellerim öyle hemen yarım saat sonra değil ancak ikinci saati doldururken üşümeye başladı. Sürüş sonrasında ise içlik öyle sırılsıklam değildi ve herhangi bir koku yapmamıştı.
Şu sıralar indirimde olan yün içliği gözüm kapalı önerdiğimi söyleyebilirim. Eğer internetten alabiliyorsanız Santini'nn kendi sitesinden sipariş verebilirsiniz. Ürünü görmeden almak istemeyenlerdenseniz, Santini'nin Türkiye distribütörü Aslı Bisiklet'e ürünle ilgili stok sormanızda fayda var.
Pek çok profesyonel takımın üzerinde görmeye alıştığımız ürünlerinin tamamında kalite odaklı çalışan Santini, zaman zaman modern tasarım akımlarını takip etmek yerine geleneklerine ve inandığı değerlere biraz daha bağlı bir imaj çizse de, kullandığı malzemelerde her zaman için en iyiyi tercih eden markalar arasındaki yerini korumaya devam ediyor.
Havalar soğumaya başladığında hepimizin gözü dolabımızdaki içliklere takılır. Uzun kollu, kısa kollu, yün veya değil mutlaka içlik giymek isteriz. Bir içlikten beklenen şeyler ise oldukça nettir. Koku yapmamalı, nefes aldırmalı ve elbette sıcak tutmalıdır. Santini'nin yün formalardaki hem tasarım hem de performans anlamındaki başarısına aşinayım ancak daha önce herhangi bir yün içliğini alıp denememiştim ama denedikten sonra Santini'nin yün ile olan imtihanını bir kez daha başarıyla geçtiğine şahit oldum.
Uzun kollu yün içlik, 80% oranın yün kullanılarak yapılmış ve oldukça esnek bir yapısı var. Santini formalarda hangi bedeni giyiyorsanız içlikte de onu tercih edebilir, çok arada kaldığınız durumlarda ise bir beden küçüğü tercih edebilirsiniz. İçliği birden fazla sürüşte kullandım. Üzerine uzun kollu forma ve kalın bir rüzgâr ceketi giyerek gerçekleştirdiğim bu sürüşlerde gövdem ve kollarım kesinlikle üşümedi. Gövdeyi sıcak tutmayı başardığım için de ellerim öyle hemen yarım saat sonra değil ancak ikinci saati doldururken üşümeye başladı. Sürüş sonrasında ise içlik öyle sırılsıklam değildi ve herhangi bir koku yapmamıştı.
Şu sıralar indirimde olan yün içliği gözüm kapalı önerdiğimi söyleyebilirim. Eğer internetten alabiliyorsanız Santini'nn kendi sitesinden sipariş verebilirsiniz. Ürünü görmeden almak istemeyenlerdenseniz, Santini'nin Türkiye distribütörü Aslı Bisiklet'e ürünle ilgili stok sormanızda fayda var.
28 Ocak 2017 Cumartesi
De Marchi Uzun Kollu Forma
1946 yılında bu yana İtalyan bisiklet dünyasında yer alan ve özellikle Heritage ismini verdiği koleksiyonuyla bilinen De Marchi, üretiminin tamamını ısrarla İtalya'da sürdüren ender firmalar arasında. Bisikletçiler için birbirinden şık ve oldukça geniş bir ürün gamı bulunan markanın teknik kumaş kullandığı ürünleri bir hayli başarılı.
Marka, uzun kollu forma koleksiyonunu biraz dar tutmuş ve sadece iki farklı modelle sezona girmiş. Formalardan birini antrenman diğerini ise yarış modeli olarak ayırmak yanlış olmaz, zira firmanın ürünleri tanıttığı metinlerde de aynı ibareler söz konusu. Beyaz, mavi, siyah ve kırmızı olmak üzere dört farklı renkte satılan uzun kollu formanın arka bölümünde üç adet cep var ve bunların üzerinde ince bir reflektörlü bölüm var. Aslında toplamda dört cep var demek doğru olur çünkü ceplerden bir tanesinde fermuarlı bir başka cep daha var ve bu cebin iç kısmında sıvı geçmesini engelleyecek cinste bir kumaş kullanılmış. Sürüş esnasında müzik dinlemeyi sevenler için formanın iç kısmına kablo kılavuzları yerleştirilmiş. Tamamı fermuarlı olarak tasarlanan formanın fermuarının hemen arkasında rüzgârı kesen ince bir kumaş var. Bu sayede oradan soğuk almıyorsunuz. Formanın bitimindeki alt kısıma ise şeritler koyulmuş. Hemen hemen tüm markaların formalarında görmeye alıştığımız bu şeritler sayesinde formanın sürüş esnasında belinizden yukarı doğru toplanmasının önüne geçilmiş olunuyor.
Üzerine herhangi bir ceket giymeden sadece bu formayla sürüş yapma niyetindeyseniz, içinize havanın derecesine göre uzun ya da kısa kollu yün veya sentetik bir içlik giymeniz gerekebilir. İçlik gerekmeyeceğini düşünüyorsanız da yanınıza en azından kolsuz bir rüzgârlık almanızda fayda var, zira 31% oranında yün olan formanın iç kısmı sizi sıcak tutsa dış kısmında herhangi bir rüzgâr kesici özelliği bulunan kumaş kullanılmadığı için rüzgârlı sürüşlerde veya inişlerde üşümenize sebep olabilir. Çok soğuk havalarda ise içinize giyeceğiniz yün içliğin üzerine bu formayı giyebilir, onun üzerine de rüzgâr geçirmezliği üst seviyede bir ceket giyip gövdenizi sıcak tutabilirsiniz.
Formayı henüz sadece çok soğuk ve rüzgârlı havalarda test etme şansım oldu ve şimdiye kadar gerçekleştirdiğim tüm sürüşlerde benden tam not aldı. Fiyatı biraz yüksek gelebilir ama mevsim geçişlerinde ve yağışsız soğuk havalarda sıkça kullanacağınız bir forma olacağını rahatlıkla söyleyebilirim.
Alırken Rapha veya Santini gibi markalarda giydiğiniz kışlık uzun kollu forma bedenlerinden bir beden küçük alın çünkü formanın kesimi dar değil casual olarak tasarlanmış. Yani kesimi biraz bol. Dolayısıyla onlarda L giyiyorsanız, bunu M tercih etmeniz daha iyi olur. Daha fazla bilgi için markanın internet sitesinden beden tablosuna bakabilirsiniz.

Üzerine herhangi bir ceket giymeden sadece bu formayla sürüş yapma niyetindeyseniz, içinize havanın derecesine göre uzun ya da kısa kollu yün veya sentetik bir içlik giymeniz gerekebilir. İçlik gerekmeyeceğini düşünüyorsanız da yanınıza en azından kolsuz bir rüzgârlık almanızda fayda var, zira 31% oranında yün olan formanın iç kısmı sizi sıcak tutsa dış kısmında herhangi bir rüzgâr kesici özelliği bulunan kumaş kullanılmadığı için rüzgârlı sürüşlerde veya inişlerde üşümenize sebep olabilir. Çok soğuk havalarda ise içinize giyeceğiniz yün içliğin üzerine bu formayı giyebilir, onun üzerine de rüzgâr geçirmezliği üst seviyede bir ceket giyip gövdenizi sıcak tutabilirsiniz.
Formayı henüz sadece çok soğuk ve rüzgârlı havalarda test etme şansım oldu ve şimdiye kadar gerçekleştirdiğim tüm sürüşlerde benden tam not aldı. Fiyatı biraz yüksek gelebilir ama mevsim geçişlerinde ve yağışsız soğuk havalarda sıkça kullanacağınız bir forma olacağını rahatlıkla söyleyebilirim.
Alırken Rapha veya Santini gibi markalarda giydiğiniz kışlık uzun kollu forma bedenlerinden bir beden küçük alın çünkü formanın kesimi dar değil casual olarak tasarlanmış. Yani kesimi biraz bol. Dolayısıyla onlarda L giyiyorsanız, bunu M tercih etmeniz daha iyi olur. Daha fazla bilgi için markanın internet sitesinden beden tablosuna bakabilirsiniz.
27 Ocak 2017 Cuma
De Marchi Cortina Kışlık Tayt
1946 yılında bu yana İtalyan bisiklet dünyasında yer alan ve özellikle Heritage ismini verdiği koleksiyonuyla bilinen De Marchi, üretiminin tamamını ısrarla İtalya'da sürdüren ender firmalar arasında. Bisikletçiler için birbirinden şık ve oldukça geniş bir ürün gamı bulunan markanın teknik kumaş kullandığı ürünleri bir hayli başarılı.
Kışlık taytlar arasında markanın en pahalı ürünü konumundaki askılı Cortina tayt, soğuk kış günlerindeki en iyi dostunuz olmaya aday. Sırtı saran ve nefes aldıran kumaşının hemen altındaki cebi, diz kapaklarının arkasında bulunan rüzgâr kesici ve nefes aldırma özelliğine sahip teknik kumaşı ve kalça kısmına yakın iki tarafta da bulunan reflektör bantları ile oldukça kullanışlı bir kimliğe bürünen tayt, sahip olduğu esneklik ve rahatlıkla da uzun yıllar kullanım için oldukça ideal bir seçenek olarak gösterilebilir.
Kendi fiyat segmentindeki rakip marka taytlarından herhangi bir eksiği bulunmayan taytın pedi de markanın kullandığı en üst düzey pedlerinden biri ve hem hijyen hem de konfor bakımından birinci sınıf kalite sunuyor. Taytın genel anlamda hem sıcak tutma hem de rüzgâr kesme özellikli olduğunu söyleyebilirim. Uzun kışlık tayt olarak satılan her tayt bu özelliklerin ikisine birden sahip olmadığı için ürün bu noktada diğerlerinden keskin hatlarla ayrılıyor. İç yapısında bulunan yumuşak doku ısınmanıza yardımcı olurken, dış taraftaki özellikle diz ve yukarısında bulunan rüzgar kesici özellikteki bölümler hem rutin sürüşlerinizde hem de uzun inişlerde üşümenizi ciddi oranda engelliyor.
Ocak ayında yaklaşık 1200 rakıma kadar tırmanıp indiğim bir sürüşte kullandığım bu taytla hiçbir şekilde üşümedim. Üstelik hava da sıfır derece dolaylarında seyrediyordu ve bölüm bölüm oldukça rüzgârlıydı. Bu noktada elbette vücudunuzun diğer bölümlerini ne kadar sıcak tuttuğunuz da önemli. Gövdenizi ne kadar sıcak tutarsanız, vücudunuzun diğer bölümlerinin soğumasını da o kadar geciktirmiş olursunuz.
De Marchi markasının ürünlerini satın alırken beden tablosuna dikkatli bakmanızda fayda var. Üşenmeyin ve kendi bedeninizde gerekli ölçümleri yapın çünkü bazı ürünlerde kesimleri Rapha ya da Santini kadar dar kesim değil. Genel itibariyle bu markalarda giydiğinizden bir beden küçük tercih etmenizde fayda var. Ben hem ceket hem de taytta M yerine S tercih ettim ve oldukça memnunum.
Kışlık taytlar arasında markanın en pahalı ürünü konumundaki askılı Cortina tayt, soğuk kış günlerindeki en iyi dostunuz olmaya aday. Sırtı saran ve nefes aldıran kumaşının hemen altındaki cebi, diz kapaklarının arkasında bulunan rüzgâr kesici ve nefes aldırma özelliğine sahip teknik kumaşı ve kalça kısmına yakın iki tarafta da bulunan reflektör bantları ile oldukça kullanışlı bir kimliğe bürünen tayt, sahip olduğu esneklik ve rahatlıkla da uzun yıllar kullanım için oldukça ideal bir seçenek olarak gösterilebilir.
Kendi fiyat segmentindeki rakip marka taytlarından herhangi bir eksiği bulunmayan taytın pedi de markanın kullandığı en üst düzey pedlerinden biri ve hem hijyen hem de konfor bakımından birinci sınıf kalite sunuyor. Taytın genel anlamda hem sıcak tutma hem de rüzgâr kesme özellikli olduğunu söyleyebilirim. Uzun kışlık tayt olarak satılan her tayt bu özelliklerin ikisine birden sahip olmadığı için ürün bu noktada diğerlerinden keskin hatlarla ayrılıyor. İç yapısında bulunan yumuşak doku ısınmanıza yardımcı olurken, dış taraftaki özellikle diz ve yukarısında bulunan rüzgar kesici özellikteki bölümler hem rutin sürüşlerinizde hem de uzun inişlerde üşümenizi ciddi oranda engelliyor.
Ocak ayında yaklaşık 1200 rakıma kadar tırmanıp indiğim bir sürüşte kullandığım bu taytla hiçbir şekilde üşümedim. Üstelik hava da sıfır derece dolaylarında seyrediyordu ve bölüm bölüm oldukça rüzgârlıydı. Bu noktada elbette vücudunuzun diğer bölümlerini ne kadar sıcak tuttuğunuz da önemli. Gövdenizi ne kadar sıcak tutarsanız, vücudunuzun diğer bölümlerinin soğumasını da o kadar geciktirmiş olursunuz.
De Marchi markasının ürünlerini satın alırken beden tablosuna dikkatli bakmanızda fayda var. Üşenmeyin ve kendi bedeninizde gerekli ölçümleri yapın çünkü bazı ürünlerde kesimleri Rapha ya da Santini kadar dar kesim değil. Genel itibariyle bu markalarda giydiğinizden bir beden küçük tercih etmenizde fayda var. Ben hem ceket hem de taytta M yerine S tercih ettim ve oldukça memnunum.
Stelbel Rodano Yol Bisikleti
Stelio Belletti, 1973 yılında sonraları içinde babasının ismini vereceği kadroların da bulunduğu Stelbel firmasını kurmasının üzerinden çok geçmeden isminden sıkça söz ettirmeye başlamış. TIG kaynaktaki ustalığı, patenti kendinde olan dönemin sıra dışı maşası ve el işçiliğindeki emsalsizliği ile ün salan Stelio, hala aramızda bulunan birkaç İtalyan ustadan biri konumunda.
Kadro tasarımı ve üretimi konularında kendini yetiştiren Andrea Cimò ve Cicli Corsa'daki arkadaşları sayesinde 2013 yılından itibaren yepyeni bir kimliğe bürünen Stelbel markası, tecrübe, üretim geleneği ve zanaatini günümüze aktaran Stelio Belletti'nin danışmanlığı ve kararlarıyla yoluna oldukça emin adımlarla devam ediyor.
Çoğunlukla çelik kullandığı kadrolarının üretimini İtalya'da gerçekleştiren Stelbel'in toplamda sekiz farklı modeli bulunuyor. Pista, Strada, Strada Super, Ortica, Nina, Rodano, SB/03 ve Antenore ismindeki bu modeller, bisiklette klasik ve geleneksel hatları korumayı sevenlerin yanı sıra modern akımları takip edenleri de oldukça tatmin edecek şekilde tasarlanmış.
Yol bisikletinde endurance tipi geometriyi tercih edenlere yönelik olarak tasarlanan Rodano, Stelbel'in en çok sipariş alan modelleri arasında bulunuyor. Markanın üzerinde uzun saatler harcadığı lokomotif model konumundaki kadrosu, karbon maşa, konfor odaklı tasarım, yüksek alın borusu, nispeten uzun tekerlekler arası mesafe ve Columbus tarafından modele özel olarak üretilen borular sayesinde eksiksiz bir yol bisikleti olarak nitelenebilir. Tubular özellikli ve üst seviye sayılabilecek iki farklı tekerlek setiyle farklı parkurlarda sürüş yapma şansı bulduğumuz Rodano'nun ağırlık merkezi konumlandırmasındaki başarı, bisikletin viraj alma kabiliyetini oldukça üst seviyeye çıkarmış. Uzun sürüşlerde ağrılara sebep olmayan, oldukça konforlu ve inişlerde öyle her bisiklette hissedemeyeceğiniz güveni sağlayan bir kadro arıyorsanız, fiyat-performans açısından da sınıfı geçen Stelbel Rodano oldukça doğru bir tercih olacaktır.
Tamamen kendi ölçülerinize özel olarak ürettirme şansına sahip olduğunuz Stelbel yol bisikleti kadrolarının renk opsiyonları neredeyse sınırsız. Eğer aklınızda net bir renk varsa, markanın sosyal medya hesaplarında paylaştığı fotoğraflara hiç bakmayın çünkü aklınızı karıştıracak güzellikte bir sürü renkle karşılaşacak ve muhtemelen kararınızı değiştirme noktasına geleceksiniz. Tasarım ve renk seçme konusunda oldukça yaratıcı ve esnek; boya işçiliğinde ise kusursuz oldukları rahatlıkla söylenebilir.
Sipariş için internet sitelerindeki iletişim formundan Stelbel ile bağlantı kurabilir ya da info@stelbel.it adresine e-mail yollayabilirsiniz. Mevcut yoğunluklarına da bağlı olarak ortalama bekleme süresi dört ay olarak veriliyor ve siparişi oluştururken bir miktar ön ödeme yapmanız gerekiyor. İstediğiniz vites grubu, tekerlek seti ve tamamlayıcılarla teslim alabileceğiniz bisikleti dilerseniz sadece kadro olarak da sipariş edebilirsiniz.
10 Ocak 2017 Salı
Challenge Strada Tubular
Tıpkı Vittoria ve Veloflex gibi tubular lastik üretiminde başarılı markalardan biri olan İtalyan Challenge, özellikle yol ve cyclo-cross bisikletler için başarılı ürünler sunuyor. Hemen her yol tipine özel olarak tasarlanmış, Roubaix, Criterium, Forte gibi modelleri olan Challenge markasının Strada modelini iki ayrı bisiklet ve tekerlek setinde test etme fırsatı buldum.
25mm genişliği olan Challenge Strada Tubular, el yapımı olması ve yüksek TPI seviyesi sayesinde kalitesini hemen hissettiriyor. Sırasıyla 90, 100 ve 120 PSI değerlerinde kullandığım ve profesyonel bisiklet sporcularının bisikletlerinde de sık sık görebileceğiniz bu lastiklerin yuvarlanma direnci oldukça düşük. Yol tutuşu ve belli bir kalitenin üzerindeki hemen hemen her tubular lastikte olduğu gibi viraj kabiliyeti de oldukça başarılı. Diğer yandan, özellikle 100 PSI civarında kullanıldığında size verdiği konfor harika.
Sert eğimli ve keskin virajlı yollarda mümkün mertebe bisikleti yatırdığımızda lastikten aldığım tepki son derece iyiydi. Lastikleri çelik Guerciotti Record bisiklette takılı olan Ambrosio Nemesis çemberlerle örülmüş tekerlek setinde kullandığım esnada, bisikletin geometrisi ve ağırlık merkezi sayesinde onlardan alabileceğimiz maksimum keyfi aldım diyebilirim Ne ön ne de arkada herhangi bir sapma ya da güvensizlik yaratacak bir durumla karşılaşmadım. Hangi hızda olursa olsun, virajlardaki kabiliyeti oldukça başarılı ve güven vericiydi. Lastikleri 3T Orbis II T35 LTD model tekerlek setinde test ettiğimde de durum değişmedi. Aynı şekilde konforlu ve güven veren bir sürüş gerçekleştirdim. Strada'nın iki bisiklet ve tekerlek setinde de yüksek hızlardaki yol tutuşu başarılıydı. Bisikletinizin akıcılığına en ufak bir olumsuz etki yapmayacağından emin olabilirsiniz.
Kullandığınız janta göre 90 - 175 PSI arasındaki değerlerde kullanabileceğiniz ve PPS adını verdikleri patlak koruma teknolojisi bulunan Strada'nın ağırlığı 285 gram olarak belirlenmiş. Hem konfor hem de performans sunan 25mm genişliğindeki bir lastik için hiç fena bir ağırlık değil. Bu arada, lastiklerin havası kullanılan latex iç lastiğin yapısı sebebiyle birkaç gün içinde yavaş yavaş iniyor. Sürüşlerden önce lastiğinizin basıncını kontrol edip öyle çıkmanızda fayda var. Tek dezavantajı bu olan ve dış yapıya dikişsiz olarak tutturulan latex iç lastik sayesinde lastiğin yuvarlanma direncine olumlu anlamda oldukça büyük katkı sağlanmış oluyor.
Bildiğiniz üzere tubular lastikleri tekerlek setlerine iki türlü yapıştırabiliyorsunuz. İster jant bandı, ister yapıştırıcı kullanabilirsiniz. Ben lastikleri iki tekerlek setine de bantla yapıştırdım. Ancak ne yazık ki farklı tekerlek setleri ve farklı bantlar kullanmama rağmen sonuç değişmedi. Hem ön hem de arkada sürekli olarak bir titreşim ve sekme durumu söz konusuydu. Siboptan kaynaklandığını düşünüp, ikinci bantlamayı biraz daha itinalı gerçekleştirdim ancak durum yine aynıydı. Lastiklerin yarattığı sekmenin kaynağını bulmak için tekerlekleri boşta çevirdiğimde, lastiğin yapısındaki deformasyon hemen göze çarptı. Üstelik bu deformasyon sibop kısmında da değildi. Üretimden kaynaklı bir problem olabileceğini düşünüp, durumu lastikleri temin ettiğimiz Cicli Corsa'ya bildirdim ve herhangi bir sorun yaratmadan garanti kapsamına dahil ettiler. Anlaşılan o ki, belli bir parti üretimde sorunla karşılaşılmış ve Challenge markası konuyla ilgili kolaylık sağlanması için satıcılarına bildirimde bulunmuş.
Yaşadığım problem üretimden kaynaklı olduğu için lastiğin performansına ya da sağlamlığına herhangi bir eleştiride bulunmam yersiz olur. Hemen hemen her asfalt tipinde ve hatta hafif bozuk yollarda rahatlıkla kullanabileceğiniz Strada, performans anlamında sizi oldukça tatmin edecek bir lastik. Wiggle, Bike 24 gibi internet sitelerindeki yorumları okuduğunuzda, aklınızdaki soru işaretlerinin silineceğine eminiz. Şu sıralar Cicli Corsa'nın internet sitesinde ücretsiz kargo ile satın alma şansına sahip olduğunuz Challenge Strada'nın hem görüntüsü -isterseniz tamamen siyah renkte olanını almanız da mümkün- hem de kalitesi itibariyle bisikletinize çok yakışacağından şüpheniz olmasın.
1 Ocak 2017 Pazar
Veloflex Roubaix Tubular
Challenge Strada modelinden memnun kalmama rağmen üretimdeki bir sorun nedeniyle garantiden değiştirmek durumunda kaldığımda, tercihimi aynı lastikten kullanmak yerine Veloflex markasının Roubaix modeline yöneldim. Durum Cicli Corsa'nın insiyatifinde olduğu için şanslıydım. Herhangi bir fiyat farkı almadan değişimi gerçekleştirdiler.
Üretimini İtalya'da yapan Veloflex, özellikle tubular lastiklerinde oldukça üst düzey bir kalite anlayışına sahip. El yapımı lastiklerini neredeyse kusursuz bir kalite kontrol sürecinden geçirdikten sonra son kullanıcıyla buluşturuyor ve pek çok alışveriş sitesinde okuyacağınız üzere kullanıcılara sunduğu performans harika.
Hatrı sayılır kalitede patlak korumasına sahip olmasına rağmen 290 gram civarında ağırlığı olan Veloflex Roubaix, 25mm genişliğe ve 320 TPI seviyesine sahip. Yol tutuş ve sürtünme direnci anlamında oldukça tatmin edici bir performans sunan lastik, dört mevsim kullanıma uygun olarak tasarlanmış. İsminden de anlaşılacağı üzere çetin yol şartlarına uyum sağlaması için mühendislik ve tasarımın harika uyumundan doğan Roubaix, ön için 6000km arka içinse 3000km boyunca verimli kullanım imkânı sunuyor.
Hafiflik, sağlamlık ve esneklik gibi hem ürün kalitesini hem de sürüş performansını doğrudan etkileyen faktörleri tek bir üründe sunmak isteyen Veloflex, Corespun Casing teknolojisinden faydalanmış. Bu sistemde tek bir ipliğin etrafına örülen pamuk iplikleri aynı ağırlıkta fakat çok daha sağlam bir yapı oluşturuyor. Böylece lastiğin yol tutuş performansında hissedilir bir avantaj sağlanmış oluyor.
Lastikte dikkat etmeniz gereken iki nokta var. Birincisi, sibobunun 42mm olması. Eğer yüksek profilli bir tekerlek setiniz varsa ve sibop uzatma aparatınız yoksa, derhâl bir çift edinseniz iyi olur yoksa bu lastikleri kullanamazsınız. İkincisi ise sürtünme direncine yaptığı olumlu katkı sebebiyle iç lastik olarak latex tercih edildiğinden, her sürüşten önce lastiklerinizin havasını kontrol etmeniz gerekiyor çünkü lastikler günden günden iniyor.
85-130 PSI değerleri arasında kullanabileceğiniz lastiği ben sırasıyla 90-100-120 PSI değerleri ve 3T Orbis II T35 LTD tekerlek setiyle, Merida Scultura 7000-E ve Orbea Orca olmak üzere iki ayrı bisiklette test ettim. Yüksek hızlardaki yol tutuş performansı, agresif kullanımda sunduğu kıvraklık, virajlardaki kabiliyeti ve sunduğu konfor ile benden tam not aldı. Özellikle 90-100 PSI değerleri civarında Scultura ile tırmanış ve inişlerde lastiğin yaşattığı sürüş keyfi harikaydı. Darbe emişindeki ve yolu kavrayışındaki başarısına hayran kaldım. Ancak aynı genişliğe sahip ve aynı PSI değerlerinde test ettiğimiz Challenge Strada'nın bundan bi' tık daha konforlu olduğunu söylemem gerek. Diğer açılardan herhangi bir eksiği yok hatta fazlası bile var denebilir.
Clincher lastiklerinin pek çoğunda tubular lastiklerindeki yüzeyi kullanmaya özen gösteren Veloflex markasının ürünlerini Merlin Cycles, Wiggle ya da benim yaptığımız gibi Cicli Corsa'dan temin edebilirsiniz. Fiyatı biraz yüksek gelebilir ancak sunduğu performansı tecrübe ettiğinizde yüzünüzü güldüreceğine eminim.
Kaydol:
Kayıtlar (Atom)