Bundan kısa bir süre öncesine kadar yol bisikleti benim için ani ataklar yapmak, kısa veya orta mesafeli parkurlarda yüksek hız ortalaması tutturmak ve uzun turlara katılmaktan ibaretti. Tırmanış mı? Nefret ederdim. Ne görüntüsünü severdim, ne tırmanmayı, ne de bitirmeyi... Hele o tırmanış başlangıcının biraz uzaktan görüntüsü yok mu; moralimi daha eğim başlamadan yerle bir ederdi. Yüksek nabızla, ter içinde ve bacaklarında onca acıyla bisiklete binmenin neresi keyifli olabilir? Bundan keyif alanları anlamaz, onlardan biri olmayacağıma bahse girerdim. Ancak, bir yandan da Strava'da irili ufaklı tırmanışlarda kim ne yapmış diye inceler, hem onları kıskanır hem de kendime kızardım. Düz yolda basıp gitmek iyiydi de, bunca insan tırmanışta ne buluyordu?

Yol bisikleti yarışlarını izleyenler bilirler tırmanışçıların ne kadar zayıf ve çelimsiz yapıda olduklarını. O incecik kollar, kırılacak gibi duran bacaklar ve ilk bakışta bir bir sayılabilen kemikler... Yer çekimine meydan okumak için sadece kuvvetli bacaklara değil, hafif bir bedene de ihtiyaç var. İşe kilo vermekle başladım. Hedefim safkan bir tırmanışçıya evrilmek olmadığından, çok abartmadan bir diyet uyguladım. Aslında tam anlamıyla bir diyet denemez. Şeker, tuz, hamur işi, meyve suyu, kola, ekmek gibi şeyleri hayatımdan neredeyse tamamen çıkardım. Geç saatte yemek yeme işine nokta koydum. Sonuç mu? Hemen hemen her kış döneminde 85-90 kilo aralığına gelen ben, bu kış ayının sonlarından itibaren bu işe bir son verdim ve bir ayda 75 kiloya indim. Kullandığım bisikletin kilo hesabını yapmak yerine, işin odağını kendime yönelttim. Boyum 180 cm ve kilom 75 olunca, eskisinden bariz bir biçimde daha ince bir görünüme kavuşmuş oldum. Hedefim ilk etapta 70 kiloya inmekti ama
anemik olduğum için bedenim olumsuz sinyaller vermeye başlayınca kilomu korumaya karar verdim. Bu aralar 73 kiloyum, şimdilik sorun yok. Belki de belli bir limitten sonra bedeni alıştıra alıştıra kilo vermek gerekiyordur benim tipimde kişiler için.

Fazla kiloları attıktan sonra geriye tırmanış antrenmanları yapmak kalmıştı. Aslında ilk planım İstanbul içinde tırmanmadık yer bırakmamak, her yerine gidip tırmanış antrenmanı yapmaktı ama tam bu noktada imdadıma aynı zamanda abim diyebileceğim sevgili dostum Aytaç Biber yetişti. Konu bisiklet olunca görüşlerine ve tavsiyelerine büyük önem verdiğim Aytaç, hem fizik yapısı hem de bisikletteki alışkanlıkları itibariyle safkan bir tırmanışçı modelidir. İstanbul'da zaten öyle şehre yakın doğru düzgün yıpratıcı ve uzun etaplar olmadığından, soluğu Kemer'de aldık. Kemer'e gelir gelmez ilk dikkatimi çeken dağlar olmuştu. Eşyanın doğasına son derece uygun bir yere geldiğimiz belliydi. Bisikletimi otelin bahçesine getirdiğim ilk anı fotoğraflamıştım arkada bir dağ manzarası ile. Her yanı dağ ve tepelerle çevrelenmiş Kemer'de on gün boyunca antrenman yapacak olmak beni bir hayli korkutmuştu. Yanımda bir sürü enerji jeli ve enerji barı getirmiştim. İlk gün marketten yapılan ufak bazı takviyelerden sonra, dengeli beslenme ışığında Kemer Turu'muza başlamaya hazırdık. Kemer'deki; haliyle otelimizdeki Rus popülasyonu yüzünden ilgi odağım ara sıra bisikletten kaymış olsa da, tüm sürüşlere aynı ciddiyetle hazırlandım diyebilirim.

Tek tek tüm etapları anlatmak istemiyorum, zira hem yazı uzunluktan okunmaz bir hal alır hem de gereksiz bir sürü detayla başınız şişer. Yazının sonunda yaptığımız tüm etapların Strava linklerini paylaştım. Oradan etap profillerini ve hız değerlerini inceleyebilirsiniz. Yanlış hatırlamıyorsam yağmurun şiddetli yağdığı bir gün haricinde bisiklete binmediğimiz gün olmamıştı. Her gün aynı yoruculukta olmasa da, irtifa kazanabileceğimiz etaplar yaparak kendimizi zorlamaya gayret ettik. Lisanslı bisiklet sporcusu olan ve bir dönem yarışlara da katılan Zuhal Yekeler, ben ve Aytaç hemen hemen tüm sürüşlerde beraberdik. Tırmanışlarda zirve noktasına ilk ulaşan, iskeletor Aytaç olurdu. Suratında tırmanışı bitirmiş olmanın verdiği zevkin bir ürünü olan hafif şeytani gülümsemesi ile beraber, tırmanışın sonlarına doğru gelen ben ve Zuhal'e
Allez! Allez! diyerek gaz vermeyi bir etap olsun ihmal etmedi. Bisikletle iki yıldır; yol bisikletiyle bir buçuk yıldır haşır neşir olan ben, şimdilik
daha kırk fırın ekmek yemesi gerek diye tavsiye verilen o adamlardandım. Her ne kadar Aytaç geliştiğimi söylese de, kendimi yavaş buluyordum. Zuhal ise her geçen gün bir gün öncekinden daha iyi tırmanır olmuştu. Bisiklet geçmişi eskiye dayandığından, o yatkınlık ona avantaj sağlıyordu. Beslenmesine de oldukça özen göstermişti. İstanbul'a döndükten sonra yaptığı tüm sürüşlerde gözlemlediğim üzere, tur onun için de oldukça verimli geçmişti.
Performansları birbirinden farklı üç kişi olduğumuzdan, tırmanışlarda herkes yalnız başınaydı. Yalnızlığı çok seviyorum. Hele bisikletimleyken... Nefesiniz, bisikletinizden gelen mekanik sesler, lastiğin asfaltta sürtünmesiyle yarattığı o ses ve doğa... Hangi kelimelerle nasıl betimlesem bilemediğim bir huzur hali dağlarda bisiklet sürmek. Acılı olmasına rağmen hemen bitmesini istemiyorsunuz. Doğanın güzelliğinin keyfine varırken, neden daha acısız bir yol seçmediğinizi sorguluyorsunuz bazen. Çelişkiye düşürüyor insanı. Psikolojinizi zorluyor bitmek bilmeyen eğimler.
Bu bitsin, sonra biraz düzlük var... Hayır! Bir tane daha... Neyse şurada dinlenirim belki... Bit artık! Sesi uzaktan hoş gelen davula selam çakan o virajlar, sadece dergilerdeki tam sayfa fotoğraflarda veya televizyonda çok güzeller. Siz onların arasında kıvrılırken birden artan eğimler, bacaklarınızda tırmanışın sonlarına saklamaya çalıştığınız o enerjiyi oracıkta tüketmeniz için sizi zorluyor. Bazen etrafa baktım, bazen kuşları dinledim, bazen gelecek yıl nerede tatile gitsem diye düşündüm, bazen en çok özlediğim insanları geçirdim aklımdan, bazen aklıma takılan bir kelimenin İtalyancası neydi diye düşündüm durdum, bazen Norveç'in buz gibi Kuzey Denizi'nde olmayı hayal ettim, bazen nefesimi düzenlemeye çalıştım, bazen kadansıma baktım ve bazen de sadece bacaklarıma odaklandım. Ancak, ne yaparsam yapayım, pedal çevirmeyi hiç ama hiç bırakmadım.

Aralarında HC kategorilerin de olduğu tüm kategorilerdeki tırmanışları tamamladım, ancak son tırmanıştan sonra bir süre bisiklet görmek istemediğimi itiraf edebilirim. Her sürüşten sonra bir sonraki gün için paklayıp hazır ettiğim bisikletime,
Marcel Kittel gibi düşman kesilmiştim. Etapları Aytaç hazırladığı için, neredeyse hiç düzlük yoktu. Hiç değilse bir gün laubaliliğe müsait sürüş yapabilsek, belki bisikletime bu kadar tepkili olmazdım. Ama saflık bende! Daha ilk güne HC kategori tırmanışı koyan adamdan insaf beklenir mi? 12-29 ruble oranı ve 53-39 aynakol oranı ile her yeri içi geçmiş keçi misali tırmandım mecburen. Aytaç'dan intikam alınabilecek tek nokta ise inişlerdi. Hem kütlem daha ağır olduğundan hem de teker setimin göbeklerindeki ufak seramik ciciler sayesinde inişlerde hep ondan uzak ara önde oldum. Ancak, bunlar yaz aşkları gibi çok kısa süren hatıralardı. Tırmanışı bir saat süren yerin inişi hemen bitince, içten içe gıcık oluyordum. Şimdi ise Aytaç'a teşekkür etmem gerekiyor, zira sayesinde önceleri küfrederek çıktığım yerlerde artık derece peşinde koşuyorum.
Kemer'den iki kilo kaybederek döndüm. İstanbul'a gelir gelmez evime yakın olan tırmanışlara vurdum kendimi. Sonra da şehre doğru açıldım. Hepsinde derecelerimi geliştirdim. Öyle saniye bazında da değil, direkt dakika olarak geliştirdim. Verdiğim kiloların ardından bacaklarım da kuvvetlenmişti artık. Kendimi daha diri ve tırmanışlarda daha dayanıklı hissediyordum. Nabız değerlerim hala yüksek olsa da, aynı nabızla eskisinden çok daha hızlı gidebiliyordum artık. Yazının başında da söylediğim gibi, tamamen zayıflayıp tipik bir tırmanışçı olmak değil, tırmanırken keyif alacak hale gelmek istiyordum. Öyle de oldu.
Kemer Turu fotoğraflarının hepsi için buraya tıklayın
Kemer Turu Strava Kayıtları
1. Etap :
Gül Dağ Tırmanışı
2. Etap :
Kemer -> Antalya &
Antalya-> Kemer
3. Etap :
Tahtalı Teleferik Tırmanışı
4. Etap :
Kemer -> Olympos &
Olympos -> Kemer
Recovery Day :
Kemer Yakınlarında Sürüş
5. Etap :
Gül Dağ Tırmanışı
6. Etap :
Kısa Tırmanışlar
7. Etap :
Kemer'de Son Sürüş
Harikasın
YanıtlaSilHer okuyuşumda sizin yaptıklarınızı bir gün yapmak istedim. Sayenizde en azından yaptıklarınızdan birini , Antalya Kemer kısmını yapmak için can atıyorum. Pedalarınıza , emeklerinize sağlık.
YanıtlaSil