Bisikletçiler ne yapar? Sportif direktör ne işe yarar? Takımların teknisyenlerinin bir günü nasıl geçer? Masörün görevleri nelerdir? Ben orada nelerden sorumluydum?
Tüm bu soruların cevabını gözlemleyebildiğim kadarıyla ve mümkün olduğunca detaylı biçimde vereceğim. Önceliği kendime veriyorum çünkü görevimi ve neler yaptığımı aktarırken aynı zamanda organizasyonun nasıl işlediği ve bisiklet takımlarının gün içinde neler yaptığına dair de bilgiler edinmiş olacaksınız.
Cumhurbaşkanlığı Türkiye Bisiklet Turu organizasyonunda bisiklet takımlarına en yakın olunabilecek görevlerden biri takım rehberliğidir. Bunu rahatlıkla söyleyebilirim. Sabahın ilk saatlerinden akşam yemeği sonrasına kadar devam eden bir mesai söz konusu. Elbette arada boşluklarınız olabiliyor ama neticede aklınız hep takımınızda oluyor. Ne zaman neye ihtiyaç duyacakları belli olmuyor. Herhangi bir konuda sorun yaşarlarsa da hemen sizinle iletişime geçiyorlar. Dolayısıyla, takımınızın organizasyona sizin aracılığınızla bağlı olması gibi bir durum söz konusu.
Yarış sabahı ilk iş olarak takım araçlarının doğru yerlerde olup olmadığını kontrol etmek gerekiyor. Yarışta yer alan ve yarış esnasında üzerinde bisiklet taşınan o araçların anahtarları takım teknisyenlerinde oluyor. İki adet büyük vanın ise, sizin söylediğiniz saatte söylediğiniz yerde bulunması gerekiyor. Böylece takım personeli hazırlıklarını vakit kaybetmeden tamamlamış oluyor. Vanlardan biri tamamen koltuksuz. Küçük çaplı bir depo ve atölye gibi kullanılıyor. Onun da anahtarı çoğunlukla takımdan birinde bulunuyor. Yarış bitiminden sonra kalınan otelde bisiklet için park yeri yok ise, bisikletler o vanın içine istifleniyor. Diğer van ise koltuklu. Start alanına takım araçlarıyla gidiyor. Personeli taşıyor. Otel, yarışın başlangıç alanına yakınsa, bisikletçiler bisikletle otelden çıkıp oraya kadar sürüyor. Yakın değil ise, bu van ile başlangıç noktasına taşınıyorlar. Araçlarla ilgili kontrollerden sonra, sıra içeceklerin hazırlanmasına geliyor. Yarış esnasında gerekli olacak mataralar hazırlanıyor. İçlerine enerji verici, protein veya mineral destekli tozlardan ilave edilen mataralar, geniş ve uzun süre soğuğu muhafaza edebilen soğutucuların içine konuyor. Her bir soğutucu için yaklaşık on kilo civarında buz küpleri gerekiyor. Bunu çoğunlukla otelden temin ediyoruz ve soğutucuya dizilen mataraların üzerine boca ediyoruz. Böylece, yarış boyunca saatlerce istenen soğuklukta kalmış oluyorlar. Bu işler esnasında, teknisyenler de vanın içinden aldıkları bisikletleri yarışa uygun hale getiriyorlar. Ruble tercihlerini bir gün öncesinden öğrendikleri bisikletçilerin bisikletlerini yarışa hazırlıyorlar. Otele ilk vardıklarında bu işlemler çok daha uzun sürmüştü zira bisikletlerin hepsi taşıma çantalarından çıkarılıp sıfırdan kurulmuştu. Teknisyenlerin elinde bütün bisikletçilerin ölçüleri vardı ve bisikletleri o notlara baka baka itinalı biçimde kurmuşlardı. Bu tip süreçleri en yakından izlemeye bayıldığım için hep onların yanındaydım. Ufak tefek isteklerini hemen yerine getiriyor, başka şeylere de yardım etmeye çalışıyordum. Belkin takımı, bisikletle yakından ilgili bir takım rehberine sahip olduğunu daha ilk günden anlamıştı diyebilirim.
Tüm hazırlıklar tamamlandıktan sonra yarış için yola çıkılıyor. Bütün takımlar hemen hemen aynı saatlerde yola çıkıyor. Bisikletle sohbet ede ede başlangıç alanına ilerleyen bisikletçileri takım arabaları takip ediyor. Personeli taşıyan van, takım araçları ve bisikletçiler, başlangıç noktasında bir araya geliyor. Start alanında her takım için hazırlanmış olan kumanyalar var. Bunları belirlenen yerlerden teslim alıp takım araçlarına getiriyordum. Yarış esnasında personel bu kumanyalardan çıkanlarla besleniyor. Bisikletçilerin son hazırlıkları tamamlanınca, koltuklu van yarış başlangıcından önce ayrılıp, yarış güzergahını takip ederek bitiş noktasına gidiyor ve orada bu araçlar için ayrılmış noktada bisikletçileri beklemeye koyuluyor. Koltuksuz olan ve içinde bisikletçilerin valizlerinin de bulunduğu van, yarış için otelden ayrılan diğer üç aracın aksine, yarışın biteceği noktadaki otele gidiyor. Giriş işlemleri, odaların ayarlanması, masaj için gerekli olan havlu, buz, çarşaf vb. şeylerin temin edilmesi sağlandıktan sonra, bisikletçilerin otele gelmesi bekleniyor. Vakit size kalırsa, otelin havuzunda veya deniz kenarında keyif yapabilir ya da barda takılabilirsiniz. Oteller, her şey dahil olacak şekilde ayarlandığı için epey özgürsünüz.

Yarış sona erdikten sonra, bitiş alanında çok vakit kaybetmeden otele dönülüyor. Sporcular, bitiş otele yakın ise yine bisikletlerle, değilse takım vanıyla otele dönüyorlar. Akşam yemeğinden önce masajları yapılıyor. Bende o esnada kıyafetlerini topluyor ve temizlemeye veriyordum. Bazı takımlar otelde yapılmasına onay veriyor. Bazıları ise şehirde bir yerlerde daha ucuza yapılsın istiyor. Sporcular masaj yaptırırken, bisikletler ilk iş olarak yıkanıyor. Sonra da bakımları yapılıyordu. Her takımın iki teknisyeni vardı ve ikisi de hızlı bir şekilde bu işleri yapıyorlardı. Bazen onların başına gidip yaptıkları işi inceliyordum. Neyi doğru veya neyi yanlış yaptığımı öğrenmeye çalışıyordum. Bu tip işleri izleyerek öğrenmekten keyiflisi yok. Herkesin işi bittiğinde, saati bir gün öncesinden sportif direktör tarafından belirlenen akşam yemeğine geçiliyordu. Beni de oldukça samimi bir şekilde davet ettikleri akşam yemeklerindeki sohbetler çok keyifli oluyor. Yemekten sonra sporcular odalarına çekilirken, personel genelde alkol faslına geçiyordu. Takımın sportif direktörü yemekten sonra takımla bir toplantı yapıyor ve ertesi günün programını iletiyor. Taktik ve strateji konuşulan bu toplantıdan sonra yanımıza gelen sportif direktör Michiel Elijzen ile oldukça iyi bir arkadaşlık kurdum. Bisikletin aktif olarak hayatımda yer tutması onun bana bakış açısını değiştirdi. Zaten böyle olmasa daha ilk etaptan takım arabasında olmama onay vermezdi sanırım.
Genel itibariyle sorumluluklarım bu şekildeydi. Akşamları yemekten sonra temizlenmiş halde gelen yarış kıyafetlerinin tesliminden sonra başka bir iş olmuyordu ve zaman bana kalıyordu. Ertesi gün için herhangi bir not olursa, takımın Whatsapp dahilinde kurulan grubu sayesinde benim de haberim oluyordu. Hem personel, hem de sporcular için oluşturulmuş olan iki Whatsapp grubu sayesinde, işler kimi zaman olabileceğinden çok daha hızlı biçimde yürüyordu. Böyle interaktif bir takımla çalıştığım için şanslı sayılırım. Kurulan o grup sayesinde, sporcuların kendi aralarındaki şakalaşmalarından, personelin benle yaptığı geyik muhabbetine kadar her şeye dahil oluyordum. Bu sayede samimiyetimiz daha da arttı. Zaten, takım rehberleri, basın ve diğer görevlerdekilerin aksine takımlarla aynı otelde konakladığından, sürekli iç içe olmamak için ekstra çaba harcamak gerekir. Örneğin; kitaplarını imzalatmayı başardığım Mark Cavendish'i gün içinde elli defa otelin farklı yerlerinde görebiliyordum. Bu yüzden, bağlı bulunduğunuz takımla ister istemez bir samimiyet kuruyorsunuz diyebilirim. Bunu ilerletip ilerletmemek, hal ve hareketlerinize bağlı biçimde tamamen size kalmış bir iş.
TUR'da çekilen fotoğrafların olduğu albüm için buraya tıklayın
Tur hiçbir zaman böylesine içten ve içerden olmamıştı, bize farklı bir anlatımı sunduğun için teşekkürler.
YanıtlaSilGüzel bir anlatım.
YanıtlaSilTur boyunca herseyi degil gunluk, sayende Twitter'dan anlik ogrendik nerdeyse. Tekrar tesekkurler..
YanıtlaSilGökhan bey mükemmel bir yazı sizi kutluyorum
YanıtlaSiltur hakkında sade ve dışarıdan bir vatandaş olarak herşeyi merak ediyordum, perde arkasında neler oluyordu bilmek istiyordum, tweet ve face çok hızlı uçup gidiyor, blog çok iyi oldu, kalıcı oldu, kalemine sağlık, teşekürler ... not : daha önceki turlarda yine birçok görevli vardı, herkes belki çok iyi görevlerini yerine getirdi fakat siz faklı bir boyut kazandırdınız, hem işinizi yaptınız hemde bizleri unutmadınız...
YanıtlaSilhem benim, hem de son 8-9 yılda bisikleti (tam 40 yıl sonra) tekrar yaşantıma sokan 13 yaşındaki sporsever oğlumun (bu yüzden ona minnettarım) çok büyük keyifle okuduğumuz bir makale....teşekkürler sevgili Gökhan
YanıtlaSilFotoğraflardan gördüğüm kadarı ile, sporcular gayet mütevazi hayat sürüyor. Bir futbolcu ya da F1 pilotu gibi değiller.
YanıtlaSilİnşaatta da hazırlanıyor, minibüs kenarında da giyiniyor. Bizden tek farkı bisikletler pahalı.
Harikasınız Gökhan Bey!
YanıtlaSil