Sadece bir gün önce telefonda sesini duydum. Ertesi günkü yayına beni konuk etmek istediğini belirtti. Telefonda konuşurken kitaplığımdaki kitabına bakıyordum. Bir gün benim kitabım da onun kitaplığında olur muydu acaba? Heyecanlandım. Sonunda tanışacak olmak güzeldi. Bir de bunun yanına radyoda canlı yayın programı yapacak olmamız eklenince, heyecanım ikiye katlandı. Yarım saat önce orada olsam yeterdi. Bir saatten biraz daha fazla bir süre kadar önce kendimi orada buldum. Yol fena değildi. Hava güzeldi. Ben durmak istesem, bisikletim gitmek istiyordu. O da heyecanlanmıştı belli ki. Sürüş keyifli geçti. Bisikletimi biraz gözettim diyebilirim. Şimdi oraya kadar bisikletle gidilecekse, o bisiklet temiz, hasarsız ve güzel gözükmeliydi. Yollarda çamur falan görünce hemen hızımı kestim. Sırt çantamı takmış, tam bir tosbaa gibi sahilden yola koyulmuştum. İçinde, Floransa'dan aldığım tişört de vardı. Cici çocuk imajımı, kot pantolon ve ayakkabı ile tamamladım.
Radyonun girişinde kısa saçlı, esmer biri vardı. Danışmak için gidilecek kişi oydu belli ki. Rahat ve aşırı kendine güvenli hareketlerini sevdim. Aydan Çelik ile tanışırken taytla, formayla, rüzgar ceketiyle falan terli terli tanışmak olmazdı. Bu yüzden erken gidip biraz soluklandım. Esmer güzelinden kıyafetlerimi nerede değiştirebileceğimi öğrendim. Üzerime, yanımda getirdiğim kıyafetleri geçirdim. Beklemeye koyuldum. Bir gün öncesinden, başkalarıyla yaptığı programları dinlemiştim. Aşağı yukarı anlatılacak bir şeyler belirmişti aklımda. Önce telefon açtı, gelip gelmediğimi kontrol etti. O da işini sağlama almaya sevenlerdendi. Radyoya geldiğimi söyleyince şaşırdı. Beklediğinden erkendi elbette. Kapının dışından yaklaştığını görünce hemen tanıdım. Kısa bir tanışmanın ardından radyodan arkadaşlarıyla benim bisikletimin başına toplandık. Kaldırdık, tekerleriğini çevirdik, eğildik, vites grubuna baktık derken bisikletimi tanıtma işini kendi üzerine aldı. Anlattı da anlattı. Beni onurlandırdı.

Programın kaydı
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder