14 Ekim 2013 Pazartesi

Roller Deneyimi

Soğuk havaları pek sevmem. Soğuk havada bisiklete binmekten de pek keyif aldığım söylenemez. Her ne kadar askılı uzun taytları, uzun kollu formaları ve rüzgar ceketlerini dolabıma doldurmuş olsam da, soğuk havada bisiklete binmek öncelikli olarak tercih edeceğim bir durum değil. Bu tip havalarda bisikletteki o ilk 5-10 dakika süresince yaşadığım işkenceyi tahmin bile edemezsiniz. Bir talasemi hastası olarak hemen üşüdüğüm için, soğukta uzun süre kalmayı pek tercih etmemeye çalışıyorum. Hal böyle olunca, artık bu işe bir çözüm bulmak gerek dedim.
Biraz araştırma yaptım. Hava kötü diye bisiklete binemediğimde kendimi kötü hissetmeme engel olacak bir şeye ihtiyacım vardı. İş bu noktaya gelince, herkesin yaşadığı o çelişkiyi ben de yaşadım: Roller mı yoksa Trainer mı? Araştırma yaptım dediysek, öyle çok da uzun vakitler harcadım diyemem yani. Hangisi daha az zahmetliyse ve hangisine daha az üşeneceksem onu tercih ettim. Trainer kurulumu biraz daha uzun iş gibi geldi. Bir de bir sürü modeli var. 500 liraya da var, 2500 liraya da var. Onu o kadar araştırıp düşüneceğime, alır bisikleti binerim anasını satayım. Biraz video izledim, biraz yorum okudum ve sonunda bir roller almaya karar verdim. Minoura’nın R700 modelini aldım geldim.
RollerKurarken dikkat etmeniz gereken iki nokta var: Birincisi, roller tamamen düz ve sert bir yüzeyde durmalı. İkincisi de, ön tekerleğinizin merkez noktası, onun değdiği silindirin biraz arkasında kalacak şekilde hizalanmış olmalı. Yazının sonunda paylaştığım videoda ne anlatmak istediğimi sarışın bir arkadaş size uygulamalı anlatıyor olacak. Alışmak sandığınız kadar zor olmuyor. İlk başta ayaklarınızı pedala kitlemeden deneme yapmanızda fayda var. Zira, benim gibi ukalalık eder daha en baştan ayaklarınızı kitleyip binmeye çalışırsanız soluğu yatakta alırsınız. İlk etapta bir yanınızda omzunuzu veya dirseğinizi dayayıp destek alabileceğiniz, dengenizi sağlayabileceğiniz bir şey olması çok faydalı olur. Ben dolabımdan destek aldım. Bir yanımda dolap, diğer yanımda yatağım vardı. Dünyanın en temkinli insanı oluverdim birden o roller üzerine çıkınca. Biraz da korktum belki. Ne olmuş?
İlk 10 km sürüşüm komikti. Düştüm kalktım, yavaşladım hızlandım, tekerleğe bakma karşıya bak diye kendime nasihatlarda bulundum falan derken bir şekilde tamamladım sürüşü. Sonra baktım bu iş olacak gibi. Bir havalara girdim ki sormayın! Formayı giydim, taytı giydim, nabız bandını taktım ve birbirini takip eden iki adet klik sesinden sonra yeniden sürüşe hazır hale geldim. 10 km daha sürdüm ve sonuç epey iyiydi: http://www.strava.com/activities/88826116
Herhangi bir çevresel faktör olmadığı için normal seyrinizden hızlı olmanız mümkün. Rüzgar yok, trafik yok, salak yayalar yok. Sadece silindirleriniz ve siz varsınız. Ancak verilerinizi Strava’ya kaydettiğinizde, her ay açılan o türlü türlü challange zımbırtılarına dahil olamıyorsunuz. Yani, Strava sizi sahada görmek istiyor. Yine de kadansınız, kalp atışlarınız ve yaktığınız kalorilerinizle gurur duyabilirsiniz. Ben epey gaza gelip yaklaşık 40 km civarı ortalama tutturduğuma göre siz neler yaparsınız artık düşünemiyorum bile.
Bu kış pek de depresif geçmeyeceğe benziyor. Şimdi onlar düşünsün!

Ne kadar ses çıkardığını merak edenler için video: http://instagram.com/p/g0v-qxnpJP/
Yeni başlayanlar için öğretici bir video:

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder